bugün

mustafa hamdi sayar

hayatımda gördüğüm en başarısız anlatıcı.

istanbul üniversitesi tarih bölümünde eskiçağ profesörü. bölümün zorunlu dersi olan "m.ö iv.-i. yy. ege, akdeniz ve anadolu tarihi" dersini veriyor ve bu ders tamamen zaman kaybı. hem anlatan mustafa hamdi sayar için hem de öğrenciler için.

benim huyumdur, aldığım tüm derslerin içeriğini ve hocasını araştırırım. böylece derse daha hazırlıklı olmaya çalışırım. bu zorunlu dersi ders listemde gördüğümde mustafa hamdi sayar kimdir diye baktım. kendisi istanbul üniversitesi'nde lisans eğitiminden sonra viyana üniversitesi'nde doktora eğitimini tamamlamış. oldukça dolu bir özgeçmişi var. http://edebiyat.istanbul.edu.tr/tarih/?p=7366. bunları gördüğümde eskiçağ'a dair bir şeyler öğrenebileceğimi, dolu dolu geçeçek bir ders olduğunu düşünmüştüm. ancak benim için hayal kırıklığı oldu. kendisi sadece kronolojik bir tarih anlatıyor.

ders iki aşamalı bir şekilde geçiyor.

1- hoca sınıfa geliyor ve ellerini tahtanın önündeki kürsüye koyuyor. tahminen 40 yıldır adı gibi, ezbere bildiği konuları anlatmaya başlıyor (fotokopicilerde bulunan ders notunu alanlar ise hocayı kağıttan takip ediyor. zira kağıtta yazanlarla aynı şeyleri anlatıyor)

2- ezbere bildiği konuları anlatırken konu içeriğinde geçen "seleukoslar, daskleyion, dareios, antigonos" gibi isimleri yazmak için ellerini kürsüden kaldırıyor ve ders boyunca bu tarz yunanca ve latince terimlerle tahtayı baştan sona kadar dolduruyor.

sınavlarda ise anlattığı konulardan en uç noktalardaki yerlerden sorular soruyor. bu durum nedeniyle birçok öğrenci bütünlemeye kalıyor, dersi alttan alıyor veya okulunu uzatıyor.

şimdi bu ders ne işe yaradı? kim kazançlı çıktı? bir sağlamasını yapalım. geliyor zaten kağıtta yazan şeyleri tekrar anlatıyor. bir ders boyunca aralıksız bir şekilde konuşuyor ve gidiyor. tahminen 40 yıldır adı gibi bildiği konuları tekrar edip geçiyor. ancak bu karşı tarafta (öğrencilerde) bir karşılık buluyor mu? hayır. (zira her dönem bir amfi dolusu öğrenci bütünlemeye kalıyor veya alttan alıyor)

öğrenciler geliyor. zorunlu ders olduğu için geçmek zorundalar. bir ders boyunca daha önce hiç duymadıkları çoğunluğu yunanca ve latince terimler içeren anlatılanları dinliyorlar. kimileri not tutmaya çalışıyor. kimileri fotokopi ders notlarından anlatılanları takip ediyor. ben ise derse katıldığımda hoca yerine öğrencileri izlerdim. yüzlerindeki o bezgin ifade, bitse de gitsek bakışları. hiçbir şey anlamıyor olmaları ve bunun yüzlerine yansımaları bana daha ilginç geliyordu.

bu durum iki taraf için de angaryadan ibaret. tarih gibi sosyal bilimlerde ders içeriğini görsel kaynaklarla desteklemenin, olayları ve olguları akılda kalıcı örneklerle anlatmanın, derse ilgiyi canlı tutmanın önemli olduğunu düşünüyorum. kendisi iyi bir akademisyen ve araştırmacı olabilir. kendisine ve çalışmalarına saygım var. ama bilmek ve bildiğini karşısındakiyle paylaşmak farklı bir şey. benim gözümde başarısız bir eğitmen. yıllardır ezbere bir şekilde bildiği şeyleri anlatıyor. bu onun için su içmek, bisiklete binmek gibi. bu konuda zatan bir ekol. anlatıyor ve geçiyor.

böyle anlatıp geçmeyi herkes yapar. koskoca profesör böyle gereksiz bir "angarya" ile uğraşacağına asistanlarını gönderebilir. zira fotokopi notlarda zaten aynıları yazıyor. zaten bu şekilde bir anlatımı fakültedeki herhangi bir kişi bile yapabilir.

ben akademisyenlerin hitap konusunda ve konuyu öğrenciye etkili bir şekilde iletme konusunda kendilerini geliştirmesi gerektiğini düşünüyorum. örneğin edebiyat fakültesi mezunları öğretmen olmak istediklerinde yani bir sınıf ortamında ders anlatmak istediklerinde eğitim bilimleri derslerini içeren bir sene boyunca eğitimi pedagojik formasyon'u almaları gerekiyor. akademisyenlerin de bu eğitimi alması gerekiyor.

ben bu dersi derste anlatılanlarla değil, oğuz tekin'in Eski Yunan ve Roma Tarihine Giriş isimli kitabıyla anlayabilmiştim. (türk bilimler akademisi tarafından 2011 yılında en iyi üniversite ders kitabı seçilmiş.) dersin konularını bu şekilde kavradım. hocaca sınavla ilgili soru sorduğunuzda maalesef olumlu bir cevap alamıyorsunuz. makale yok. dersin vize ve finallerinin belirli bir soru tipi veya konusu yok. her şey çıkabilir. her şeyi ezberlemek gerekiyor. ezberiniz kuvvetliyse bu dersi kolayca geçersiniz. sizi çok da zorlamaz. ama ezberiniz kuvvetli değilse, kronolojik tarihi değil de olguları, neden olmuş nasıl olmuş niçin olmuş bugüne nasıl yansımış'ı merak ediyorsanız bu dersi biraz zor geçersiniz. geçtikten sonra da eskiçağ'dan nefret edersiniz..