bugün
- kızların tipe bakmadığı gerçeği14
- icardi190521
- düşün ki o bunu okuyor8
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi19
- uludağ sözlüğe nasıl düştünüz46
- çağ dışı teknolojilere özlem duymak8
- bir gavatın soyadını nick yapmak10
- bir kadın nasıl tavlanır12
- mert hakan yandaş13
- nude istemeyen erkek9
- numan kurtuluş dem parti görüşmesi29
- dursun özbek gibi olsam utanırım8
- anın görüntüsü12
- türkiye toplumunun ahlaksızlığa pratik zeka demesi8
- yakışıklı ama zengin erkek14
- çift maaş alan akpli bürokratların ücretlerine zam18
- en yaşlı özelliğiniz18
- hemşire kızlar nasıl oluyor24
- insana kendini kötü hissettiren şeyler9
- iğrenç bir his tarif et45
- sözlük kızlarına yürüyen vizyonsuz9
- sözlük yazarlarının abileri11
- erkek çocuk için isim önerileri9
- kocaeli de fabrikada yaşanan cinsel grup seks19
- aşkta yaş farkı önemli midir15
- az önce arabamdan inen tatlış kız12
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek18
- atatürk'ün hiç seçime girmeden ülkeyi yönetmesi22
- içip içip entry girmek8
- insanlar melek mi şeytan mı8
- kediye kediş köpeğe köpüş diyen kız13
- arkadaşlar falıma bi bakar mısınız8
- bik bik bu sözlüğün divasıdır19
- emar15
- 170 boyunda 70 kilo erkek9
- suriyeliler suriye'ye dönsün12
- fake hesabım için nick önerileri9
- emmanuel emenike17
- vücutçu aptal erkek vs gösterişsiz felsefi erkek15
- yazarların ruh hali9
- düz dünyacıların güneş tutulmasına bakışı12
- köpekler arasından seri katil çıkmaması8
- köpekleri aklamak için sırtlana iftira atmak10
- bik bik'i ağdacıya götürmek11
- aykolik'in boyu yaşı kilosu mesleği8
- bik bik'in yaşı boyu kilosu8
- ahirette sorulacak ilk soru8
21 temmuz 2017 çıkışlı lana del rey albümü. aka lizzy grant, born to die, paradise, ultraviolence, honeymoon diye sayarsak lana'nın 6.albümüdür.
del rey hayranları olarak genel olarak ultraviolence'a (hâşa) tapıyoruz da, prodüktörler bunu yanlış anlamış bence. tamam, albümün karanlık havası çok hoşumuza gidiyor, ama ultraviolence'a bu kadar deli olmamızın sebebi bizim 10'luk skala üzerinden 2'lik acımız varsa, ultraviolence dinlediğimizde bunun 8'e falan çıkması. ve loser queen'liğin dibine vurarak biz ergen tumblrcı kızların kalbini tam 12'den vurmuştu lana. honeymoon'da bu hava kendisini korumayı bir nebze olsun başarmıştı, lust for life'ta ise tamamen yok oldu. lust for life'ta aldığım his şu "tamam, ben istediğim her şeyi elde ettim, artık elde ettiğim şeylerin sahte mutluluğunu da inkar ediyorum ve bunlarla hakikaten yetinebiliyorum. ama çok yoruldum, bu kadar şöhret yeter. daha da bir şey üretemiyorum işte."
şahsen LFL dinlediğimde uykum geliyor. love ve summer bummer hariç bana çekici gelen şarkı da yok.
bence Honeymoon çok çok daha iyiydi. çünkü ilk dinlediğimizde bile direkt gönlümüzü çalan şarkılara sahipti. Salvatore, Freak gibi. ki şahsen Art Deco her zaman favorim olmuştur.
LFL'da Ultraviolence etkisi gözlemlediğim tek şarkı Cherry. onun dışında hep olgun ve yorgun bir kadının sıkıcı şarkılarını görüyorum.
fark ettiyseniz born to die'dan bahsetmedim bile. çünkü del rey'in born to die'la en ufak alakası bile kalmadı artık.born to die, ldr'in piyasaya çıkıp kendini göstermesi ve tamamen farklı bir tarz yaratıp geniş bir kitleyi kendine hayran etmesi için tasarlanmış, ve lazım olan da bir şeydi. ultraviolence ise bir ayıklama süreciydi, çünkü ldr artık rihanna gibi bir şeydi. bütün dünya onu dinliyordu. born to die bütün insanlara hitap etmişti. ultraviolence ise duygusal insanlara. honeymoon ve lust for life ise sadece hayranlar içindi.
ultraviolence karanlık ve iç bunaltıcıydı, ama ona tapmamızı sağlayan ögeler bolca bulunuyordu. örnek veriyorum, money power glory'deki "dope and diamonds" sayıklamasına hepimiz ölmüş bitmiştik. shades of blue'daki gitar solosu içimizi dağlıyordu. brooklyn baby'deki "yeah my boyfriend's pretty cool, but he's not as cool as me" egomuzu okşuyordu. pretty when i cry'ın sonundaki çığlıklar ise jiletlenmelikti. the other woman küvette sigara yaktıran cinstendi.
love yayınlandığında çok heyecanlanmıştım. dedim herhalde lana'nın en iyi albümü olacak. meğer love albümün en iyi şarkısıymış. nereden bilebilirsin ki.
del rey hayranları olarak genel olarak ultraviolence'a (hâşa) tapıyoruz da, prodüktörler bunu yanlış anlamış bence. tamam, albümün karanlık havası çok hoşumuza gidiyor, ama ultraviolence'a bu kadar deli olmamızın sebebi bizim 10'luk skala üzerinden 2'lik acımız varsa, ultraviolence dinlediğimizde bunun 8'e falan çıkması. ve loser queen'liğin dibine vurarak biz ergen tumblrcı kızların kalbini tam 12'den vurmuştu lana. honeymoon'da bu hava kendisini korumayı bir nebze olsun başarmıştı, lust for life'ta ise tamamen yok oldu. lust for life'ta aldığım his şu "tamam, ben istediğim her şeyi elde ettim, artık elde ettiğim şeylerin sahte mutluluğunu da inkar ediyorum ve bunlarla hakikaten yetinebiliyorum. ama çok yoruldum, bu kadar şöhret yeter. daha da bir şey üretemiyorum işte."
şahsen LFL dinlediğimde uykum geliyor. love ve summer bummer hariç bana çekici gelen şarkı da yok.
bence Honeymoon çok çok daha iyiydi. çünkü ilk dinlediğimizde bile direkt gönlümüzü çalan şarkılara sahipti. Salvatore, Freak gibi. ki şahsen Art Deco her zaman favorim olmuştur.
LFL'da Ultraviolence etkisi gözlemlediğim tek şarkı Cherry. onun dışında hep olgun ve yorgun bir kadının sıkıcı şarkılarını görüyorum.
fark ettiyseniz born to die'dan bahsetmedim bile. çünkü del rey'in born to die'la en ufak alakası bile kalmadı artık.born to die, ldr'in piyasaya çıkıp kendini göstermesi ve tamamen farklı bir tarz yaratıp geniş bir kitleyi kendine hayran etmesi için tasarlanmış, ve lazım olan da bir şeydi. ultraviolence ise bir ayıklama süreciydi, çünkü ldr artık rihanna gibi bir şeydi. bütün dünya onu dinliyordu. born to die bütün insanlara hitap etmişti. ultraviolence ise duygusal insanlara. honeymoon ve lust for life ise sadece hayranlar içindi.
ultraviolence karanlık ve iç bunaltıcıydı, ama ona tapmamızı sağlayan ögeler bolca bulunuyordu. örnek veriyorum, money power glory'deki "dope and diamonds" sayıklamasına hepimiz ölmüş bitmiştik. shades of blue'daki gitar solosu içimizi dağlıyordu. brooklyn baby'deki "yeah my boyfriend's pretty cool, but he's not as cool as me" egomuzu okşuyordu. pretty when i cry'ın sonundaki çığlıklar ise jiletlenmelikti. the other woman küvette sigara yaktıran cinstendi.
love yayınlandığında çok heyecanlanmıştım. dedim herhalde lana'nın en iyi albümü olacak. meğer love albümün en iyi şarkısıymış. nereden bilebilirsin ki.
güncel Önemli Başlıklar