bugün

sözlük kızlarının çıktığı erkek sayısı

bir tane diyeyim de hep birlikte gülelim. çok zor güvenen biriyimdir, güvenirsem de bıktırana kadar bırakmam peşini. tam böyle güvenir gibi oldum, aha dedim gidiyorum, bitecek her şey. sağ olsun suratıma bir yumruk geçirdi, kendime geldim. o gün bugündür de her karşıma çıkana bakarız bakarız diyorum. her karşıma çıkandan kastettiğim, bana gelen değil elbet. benim gitmek istediğim halde kendimi durdurduğum anlarda dahil.

ayrıca günümüz anlayışında sevgililik kavramı çok tırt. herkesin sevgililikten anladığı üç şey var:

1. tanışma dönemi: bu dönem vıcık vıcık, leş kokuyor. yaz sezonunun serdar ortaç şarkıları adeta kendisi. Allah'ım bitsin artık dedirtir. çünkü günümüz ilişkilerinde boyut şu: "köprüyü geçene kadar ayıya dayı de." yani diyorum ki: flört aşamasına gelene kadar çok cici, çok kibar, harikulade insanlarız. ama sadece flörte ulaşana kadar bu. sonrasında içimizden hanzolar çıkıyor. üzücü.

2.flörtün soner sarıkabadayı dansını andıran aşaması: bu aşamada da şey var: rahatlık. -bu kesinlikle sadece kendi ilişkim için değil,çevremdeki ilişkileri de gözlemleyerek ortaya koyduğum bir sonuçtur.- fazla rahatız. tamam sevgilin, ilerde yaşamını birleştirmek istiyorsun belki, aynı çatı altında yaşamak gibi bir hayalin falan var. bunlara okeyim. ama aşırı rahat olunmamalı bence. rahatlık adamı köreltir. her işe "ya amaaan yaparız" moduyla yaklaştığımız için bu taktiğin ilişkide de tutacağını zannediyoruz. tutmuyor, oldurmaya çalışmayın.
mesela şey; arkadaşınla akşam bir yere çıkıyorsun. elbetteki sevgilinden izin almak zorunda değilsin, dönüp şey de: ben şu, şu arkadaşımla şurada olacağım. ulaşamazsan merak etme.
karşındakine bunu bildirmen yeterli. öbür türlü şu oluyor: sevgilin seni aynı gece içinde 25 kere arıyor ve sen ertesi sabah buna cevap veriyorsun. işte o zaman o ilişkide sıkıntılar başlar. haber vermek çok zor değil, hadi tartışacağınız bir sebepten dolayı haber vermedin. sevgilin oraya gitmeni istemedi ama sen deli gibi gitmek istediğin için söylemeden gittin. 25 kere aramış hödük müsün, aç da söyle ya. yalan söyle, ama bir şey söyle. karşındaki salak gibi kendi kendini yeyip bitireceğine bırak yalanına inansın. tabi böyle dedim diye de ağzını yalana alıştırma.

bir de şey var. asla ama asla anlamayacağım: sahiplenme durumu. fazlaca abartmıyor muyuz? belli bir yerden sonrası; insan değil de eşyaymışsın gibi hissettiriyor.

3. flörtün sezen aksu şarkılarını andıran aşaması: hah geldik zurnanın zırt dediği yere. bu evrede artık ilişkinin temeli sarsılmaya başlamış demektir. böyle binanın dış sıvası dökülüyormuş gibi bir şey bu. iğrenç, hatta iğrençten daha iğrenç. biri hiç bir şeyden habersiz güllük gülistanlık bir ilişkiye devam edildiğini sanırken; öbürü melankolinin dibine vurmuş -o da sırf: "ben bu ilişkide mutsuzum" diyemeyecek kadar tırsak olduğu için-, artık etrafına gözlerini iki kat daha fazla açarak bakmaya başlamıştır. eğer -saf olan, hatta saf olan demeyelim de her şeyin iyi gittiğini sanan diyelim- her şeyin iyi gittiğini sanan taraf yanındakinin değişimini fark etmezse bu işin sonu ihanete kadar varıyor. çünkü bizde asla şu yok: bitti, özür dilerim ama ben gidiyorum. aynı zamanda gidene güle güle demek de yok. illa bir yeşilçama bağlayacağız olayı. bitmiş, adam kafasında bitirmiş, niye kalmaya zorluyorsun? sonucunda daha mutsuz olacaksın. biliyorsun, bunun sonunun mutsuzluk getireceğine adın kadar eminsin. ama hala tekrar deneyelim diyorsun. olmaz arkadaşım deneme tekrar. ömrünün en güzel günlerini biten bir ilişkiyi tekrar alevlendirmek için -üstelik bu başaramayacağın bir şeyken- harcamak yerine, daha güzel şeylere harca. sana tekrar birini sev demiyorum ki, zaten bunu isteyemem. git iki boya al, tuval al. aklına ne esiyorsa boya, çiz. güzel olmasa dahi yap. hayatına yenilik kat!

ayrıca yapabiliyorsan da tekrar birini sev, sevmek güzelliktir. kötülük getirmez.