bugün

leyla ile mecnun

izlediğimde beş dakika önceki sahneye kahkahalarla gülerken,sonraki sahnede hüngür hüngür ağlayabildiğim dizi. Bipolar bozukluğum da olabilir.Evet ama bu ;
Vurulan tüm parmaklıklara rağmen kendimi bir ülke sahibi ilan etmemi,
Eksilenlerin ardından eksik devam edebilmemi,
Etrafımdaki tüm nesnelere bir karakter yükleyebilmemi,
Dostlarımla ölümü göze alabilmemi,
Beş parasız beş bin parayı bulup beş dakikada boktan birşeye harcayabilmemi,
Beklenenin ardından uçsuz bucaksız bir denize her sabah kalkıp el sallayabilmemi,
Bir kadının kalbiyle konuşabilmeyi,
Bir yumurtayı bile bir evlat gibi sahiplenebilmeyi,
Kimseyi umursamadan yaşamayı,
ifade ediyor daha çok.
Unutamadığım sahnelere gelince;
iskenderin radyo yayınına bağlanıp yalnızlığı betimlediği sahne,
iskenderin eşinin Almanya'dan geleceğini herkese duyurmasıyla beraber, kadın gelir. Herkes şaşkındır çünkü o ne iskenderin eşi ne mecnunun annesidir.
Onu sadece iskender tanıyordur.
Nitekim, birkaç gün durduktan sonra kadın gel der,gel gidelim oraya beraber ; Garda gitmekten vazgeçer iskender. "Hayır,gelemem." Der."Her giden değişir biraz. Sen o sen değilsin artık. "
150 . Kez başa dönsem sıkılmayacağım dizidir. Her anında kendimden bir şey bulduğum dizidir. Sevmeyeni de seveni kadar çoktur.