bugün

sözlük yazarlarının kafasını kurcalayan şeyler

tanım: sözlük yazarlarının içine dert olan, genellikle kimseye anlatamadıkları durumlardır. boş durdukları anda kafalarını bu konulara yorarlar ve ansızın içlerine oturan öküzle göz göze gelirler.

boş konuşan insanlardan sıkılıyorum. sürekli boş konuştuğu halde boş konuştuğunun farkında olmayan insanlardansa daha çok sıkılıyorum. bir insan az bile olsa girdiği ortamda konuşurken diğer insanlara bir şeyler katmalıdır. bir insana gününün nasıl geçtiğini soruyorsak bu bizim bütün gün ne yaşadığını dakika dakika merak ettiğimizden değildir. isteriz ki o gün yaşadıkları karşımızdaki insana ne katmış. gün sonunda ne hissediyor, ne düşünüyor. bize aktarabileceği önemli bir durum gerçekten var mı ve bizi ilgilendiren şeyler anlatacak mı diye merak ederiz. ne zaman bir arkadaşımla buluşsam bana ipe sapa gelmez bin türlü şeyden bahsediyor ve kafa şişirmekten başka şey yapmıyor. ben de insanların lafını kesmeyi hiç sevmediğim için ve onları susturmak istemediğim için dinliyorum. muhabbet bitince de "e sen de hiç konuşmuyorsun ki canım!" cevabını alıyorum. ne yapabilirim yani sen öğlen bir arkadaşınla kantinde buluşup onun sevgilisinden bahsettiysen? senin yaşadığın şeyler zaten sende, onlar senin geçmişin haline geldi, senin anılarına karıştı. bana günlük tutar gibi her olayı detaylarıyla anlatmana ihtiyacım neden olsun ki? vaktimi yemekten başka neye yarıyor bu muhabbetlerin?

tabii buraya içimizi döküyoruz ama günlük hayatımızda bir arkadaşımıza bu durumu azıcık hissettirsek tersleniyoruz. kırılıyorlar ve alınıyorlar.

ben ne yazık ki birçok insanın beynini dahi kullanmadan yaşadığını düşünmeye başladım. insanlar çok boktan hayatlar yaşıyorlar ve çok eğlenceliymiş, matrakmış imajı yaratmayı seviyorlar. kabul edin kardeşim artık, günlük hayatta başınıza gelen şeylerin %99'u saçma salak ve anlamsız geliyor diğer insanlara. öyle basit olayları gözünüzde büyütüyorsunuz ki sanki hepiniz aksiyon filmlerindeki kahramanlar gibi heyecan verici hayatlar yaşadığınıza inanmaya başlamışsınız. okuduğum en boktan kitaptaki kahramanın hayatı bile okurken sizinkin anlattıklarınızdan daha çok zevk veriyor.

anlıyorum elbette, insanlar sizi dinlerken gülsün, eğlensin istiyorsunuz. sizi mutlu gördükleri için onlar da mutlu olsun istiyorsunuz. ama benim açımdan doğru yöntem bu değil. ben sırf arkadaşlarımı özlediğim, sevdiğim, değer verdiğim için de onların yanına gidiyorum. konuşmasak da yanyana otursak benim için kafi. onu göreyim, iki sarılayım, iyi olduğunu göreyim ya da cidden bir sorun varsa içini rahatlatayım ve destek olayım. bunların dışında beraber geçirilen her an konuşmak gibi bir zorunluluğumuz yok ki. oturalım ferah bir mekanda manzarayı izleyelim. konuşmak zorunda hissetmeyelim.

inanın bana kaliteli vakit geçirebileceksek bile onu böyle şeylerle öldürüyoruz. çoğu zaman arkadaşlarımın yanından ayrıldığımda son 3-4 saattir ne yapıyorum ben ya, ne konuştuk, ne paylaştık diye düşündüğümde elimde hiçbir kayda değer şey olmadığını görüyorum ve bu beni üzüyor. bu kadar yakın dostların uzun süre vakit geçirip onu heba etmesi çok acı. kaliteli paylaşım yapmayı öğrenmeliyiz. toplumca kendimizi daha çok geliştirmeli ve birbirimizi aydınlatmalıyız. ufacık çocuklar bile birbirleriyle oynarken neler neler öğreniyorlar. biz koca koca insanlar 5 saat konuşup karşımızdaki insana bir şey katamıyoruz. gerçekten çok yazık!