Mutlak yokluk kavramı, mutlak sonsuzluk döngüsünde varlığını devam ettiren evrenimizin kanunlarına aykırıdır. Bulunduğumuz boyutta hiçliğe tekabül edecek bir somutluk yoktur. Uzay boşluğundan tutun da basit bir rasyonel işlemde varılan kalansızlık haline kadar hemen her şeyin içi doludur. Matematiksel olarak elde edilen 0 verisinin dahi net sonucun durumunu tanımlatabilen bir manaya karşılık gelecek şekilde içi veriyle doludur. Hiçlik yoktur. Hiçlik verisizlik demektir. Evrenin sıkıştırılmış bir bilgi olduğundan yola çıkarsak hiçlik kavramı ancak soyut yoklukla ifade edebileceğimiz bir argüman olarak var olabilir. Aksi halini düşünerek olayı dramatize etmeden hiçliği somutlaştırmak istersek bir verisizlik ortamı yaratmak gerecektir ki bu da varlığın yıkımı, yıkımın yıkımı, yıkımın yıkımı, yıkımın yıkımı.. Şeklinde sonsuza uzanan bir kısır döngüye seyirci kalmamıza neden olur. Şuna benzetebilirsiniz; bir ağacı "hiç" etmeye çalışalım o halde, onu yakalım. Kül, köz, duman ve üzerinde bir miktar yanan ateş elde ettik. Şimdi bu elde edilenleri "hiç" etmeye çalışalım; Üzerlerine su dökelim mesela. Ateş tamamen söndü ancak reaksiyon neticesinde karbondioksit yani duman havaya karıştı, küller ve bir miktar su da toprağa karıştı. Bakın bir şeyi yok etmeye çalıştıkça entropi yani düzensizlik artıyor. Varlık artıyor. Varlık kendine mevcut durumunu koruyabileceği yeni bir alan buluyor. Entropi ve kaos varlık denen olgunun ebeveynleri gibidir. Bunların varlığının yıkımı dahi, yeni bir varlık formunu ve alternatif bir yıkım normunu doğurur. Sonsuzlukla sonsuzluğun yokluğu asla var edilemez. Bunu idrak etmek gereklidir.