Ferman sende, ama güzel yaşamak bizde:
Senden ayığız bu sarhoş halimizle.
Sen insan kanı içersin, biz üzüm kanı:
insaf be sultanım, kötülük hangimizde?
Sevgiyle yorulmamışsa yüreğin
Tekkede, manastırda eremezsin.
Bir kez gerçekten sevdin mi dünyada
Cennetin, cehennemin üstündesin.
Ey kara cübbeli, senin gündüzün gece,
Taş atma dünyayı bilmek isteyenlere.
Onlar Yaradan’ ın sanatı peşindeler:
Senin aklın fikrin abdest bozan şeylerde.
için temiz olmadıktan sonra
Hacı hoca olmuşsun, kaç para!
Hırka, tesbih, post, seccade güzel;
Ama Tanrı kanar mı bunlara?
Var mı dünyada günah işlemeyen, söyle;
Yaşanır mı hiç günah işlemeden, söyle;
Bana kötü deyip kötülük edeceksen,
Yüce Tanrı, ne farkın kalır benden, söyle.
Beni özene bezene yaratan kim? Sen!
Ne yapacağımı da yazmışsın önceden.
Demek günah işleten de sensin bana:
Öyleyse nedir o cennet cehennem?
Dostum, gel yarına kalmayalım biz;
Günümüzü gün edelim ikimiz.
Yarın çekip gittik mi şu konaktan
Yedi bin yıl önce gidenlerleyiz.
Nerdesin? Sana başkaldırmışım işte;
Karanlık içindeyim, ışığın nerde?
Cenneti ibadetle kazanacaksam
Senin ne cömertliğin kalır bu işte?
Hayyam şarap iç, sarhoş olmak ne hoş,
Sevgilin de varsa, sarılmak ne hoş;
Er geç sonu yokluk madem bu dünyanın,
Yok say kendini, bak, var olmak ne hoş!
Feleğin çarkı dönmeyecek madem muradımca,
Gökler ha yedi kat olmuş, ha sekiz, bana ne?
Ölüm bütün isteklerimi yok ettikten sonra
Ha dağda kurt yemiş beni, ha mezarda karınca.
Bin bir tuzak kurarsın yolun üstüne
Adım atma yakalarım dersin bir de
Bir zerre var mı dünyada yönetmediğin
Neden asi dersin kendi yürüttüğüne?
Bilmem, Tanrım, beni yaratırken neydi niyetin,
Bana cenneti mi, cehennemi mi nasip ettin;
Bir kadeh, bir güzel, bir çalgı bir de yeşil çimen
Bunlar benim olsun, veresiye cennet de senin.