bugün

hakan günday

kadir has üniversitesinde ki bi söyleşisine gitmiştim. dinleyiciler yavaş yavaş yerleşti. sonlara doğru kalabalık bi öğrenci topluluğu geldi doldurdu. yer kalmayınca kızın biri kapının önüne oturdu. ondan sonra gelen herkes kapının önüne oturdu. öyle ki kapı açılmıyordu artık. yemin ediyorum çıldıracaktım. 20-25 yaşında koca koca insanlar kapının ağzına doldular. 3 adım atsalar adam gibi oturacaklar ama yok anasını satayım. gelen kapıyı açıyor kızın sırtına vuruyor kızın umrumda değil. hadi onu geçtim.
adam bi su istedi 10 dakika geçti su yok. sonra bi daha istedi. yine yok bi 5 dakikada öyle geçti. şükür sonunda bitanesi aldıda getirdi. 2 dakika sonra biri daha getirdi. sıkıntılı bi organizasyondu zaten.

bu arada nermin mollaoğlu adını anmazsak ayıp ederiz. daha nın farklı dillerde çevirilerini görünce yeni kitap çıktı diye sevinen bir ben değilimdir. bu kısa süreli sevinçlerin kaynağında nermin mollaoğlu da yer alıyor. edebiyat ajanı diye bi mesleği de ilk defa duyuyorum zaten.

sağımda ki kadın günday cümleye başlayınca sessizce devamını getiriyordu ara sıra. zaten sıkı bi hakan günday takipçisi iseniz bi söyleşisinin %80i önceden biliyorsunuzdur artık. arkadaşın kitabını imzalatmam için vermişti. sıra girdik. kızın biri kinyas'ın yoluna imzasını atmasını rica etti. tüm kitaplarına iki defa imza attırmış(!)

dün de adana'ya gelmişti. seyhan belediyesinin edebiyat günlerine. bak edebiyat günleri diyorum ama öyle abartmamak lazım. toplasan 7-8 tane kavşağa vinil asmışlar. otobüsle geçerken imkanı yok anlamazsın ne olduğunu, yürüyerek gidiyorsan bile dibine girip okuman lazım. uzaktan okunmuyor kim geliyor ne zaman geliyor. öyle saçma bişey. afiş mafiş yok zaten piyasada. 5 tane kaldırım taşı dizip heryere duyuruyorlar ama böyle bir etkinliği duyurmak için afiş bastırmaya bütçeleri yetmemiştir.
girdik salona, lan salonun arkasından sesler geliyor. perdenin arkadan. alkışlar felan. elemanın biri geldi dedi 5.30 daki program 6 da başlayacak. başka bi program varmış arkada.
bu sırada imza felan atıyor tabi dışarda. 6.15 oldu geldiler.

mevzu edebiyatımızda felaket günleri.
yavuz ekinci diye biri bişeyler dedi ama valla ben tam olarak bişe anlamadım.
sıra gündaya geçti. e adam kitap gibi konuşuyor. zaten sıkı bi hakan günday severiyseniz çok farklı şeyler duymazsınız. okuldan atılması, yazmaya başlaması, hikayeyi patron edinmesi...

günday sahneden indi, küçük iskender çıktı. 3 şiir dinleyip bende çıktım. etkileyiciydi bence.

6-7 kişi kapıda hakan gündayın etrafını çevirmiş konuşuyorlar, fotoğraf çekilmek isteyen var, kitap imzalatan var... yanlarına gittiğimde elemanın biri nasıl ulaşacağını sordu. önce doğan kitapın emailini gösterdi sonra da izin isteyerek kitabına kendi mailini yazdı. insan konuşacağı zaman bi çekiniyor ama adam şeker gibi. sen ona merhaba demeden o sana merhaba diyor. halini hatrını soruyor. okuyucusuyla böyle muhabbet eden kaç tane yazar vardır? böyle bi adam sevilmez mi lan?
güncel Önemli Başlıklar