bugün

alien covenant

Düşünülenin aksine, seyredilmeye değer bir film olmadığını sanmıyorum. Belirli yönler itibariyle öykü ya da olay örgüsüne bir derinlik kazandırılmış. Tabi ki bunun yanında, "olmasa çok daha iyi olurdu" denen sahneler de var. Öncelikle filmde neyin anlatıldığını ya da neyin anlaşılması gerektiğini "birinci şahıs bakış açısından" ifade edelim.

Öncelikle Prometheus filminin yarattığı bir beklentiler toplamı söz konusuydu. Prometheus'un sonunda Elizabeth Shaw ile David uzay gemisini alarak bir başka gezegene, insanlığın nasıl yaratıldığını öğrenmek için başka maceralara çıkmışlardı. Öykü bu noktada bitmişti. Yeni film,öncelikle Prometheus'un da öncesine gider. Filmin başında, bir Davud heykelini görürüz, bu Weyland Corp.'un sahibinin evidir, daha doğrusu David'in yaratıcısı olan kişidir Weyland. PRometheus'da insanla ilgili sırı araştıran kişiydi. Ölümü de mühendis eliyle olmuştur.

Filmin başında Michalangelo'nun Davud heykelini görürüz, Davud heykeli heykeltraşlık sanatının en mükemmel örneklerinden biridir. Traşlanan eser o kadar mükemmeldir ki; sıklıkla Michaengelo'nun çekici Davud Heykeli'ne fırlatarak "konuş be adam" dediği söylenir. Buradaki temel mesele de eserin mükemmelliğinden, belli ölçüde "insana benzerlik duygusu" uyandırmasından gelir. insana o kadar benzer ki, o kadar arıntılıdır ki "kalk ve yürü" diyebilirsiniz. Weyland ile David [yani Davut] de benzer bir ilişki içindedir. Ancak, burada ilginç bir şey görürüz. David, Weyland'a, "beni sen yarattın ama sen ölümlüsün, bense ölümsüzüm" der, bu durumda david yaratıcısından daha mükemmel bir varlık olamaz mı?

David'in tarihi insanlığın bir tarihi gibidir, çünkü David soru sormaya başlamıştır. David, artık düşünmektedir ve bu düşünce david'te bir bilinç oluşturmuştur. insanın cennetten kovulması meselesinde, tanrısının dediğini yapmadığı durumda olduğu gibi david de tanrılarının yani onları yaratanların dediklerini yapmaz. Zira ilk sahne cenneti andıran bir ortam içinde, ormanlık bir alandaki korunmuş bir mekanda gerçekleşir. Bu soruya Weyland'ın yanıtı: "çayı getir David!" olacaktır. insanın, insanlık tarihi boyunca, buna sanat da dahil, verdiği tüm mücadele ölüme karşı verilmiş bir mücadeledir. insanın hayatta kalmasını sağlayan da ölümü sıradanlaşması, onu unutması, başına hiçbir zaman gelmeyecekmiş gibi onu düşünmesidir. Weyland'a ölümlü olduğunu hatırlatan da Davi'dir. Bu onu sinirlendirecek ve hayatı boyunca da bu gizi çözmeye çalışacaktır. Bu öykünün devamında bir Prometheus yaratacağı mantıklı bir şekilde bağlanmıştır. ileride de göreceğimiz gibi David'in asıl sorunu "fazlasıya insana benzemesi"dir.

Bu sahnenin devamında ise Covenant gemisine geçilir. Buradan diğer gezegene kadar nakledilen öykü aslında Alien'in 1979'daki ilk serisinde söz konusu olan pek çok şeyi hatırlatır. Burada Prometheus'un sonunda David ile Elizabeth'in gittiği gezegeni görürüz. Tabi ki bu gezegende olaylar pek istenildiği gibi gitmez, zira tüm gezegene yayılmış alienlar inen kolonicileri konak olarak kullanr ve onların ölümüne sebep olur.

Bu noktada David ortaya çıkarak onları kurtarır. David burada kendi dünyasını kurmuştur. Bu arada Covenant gemisinde de daha ileri sürümde bir David bulunmaktadır, daha doğrusu bu ileri sürümün adı Walter'dir. Walter insanlara hizmet ederken, David onlara isyan eder. Aslında filmdeki pek çok öykü isimlerinden de görebildiğimiz gibi kutsal ya da mitolojik metinlere referansla daha iyi anlaşılır. Bu filmde ilginç olan nokta bu iki karakterin karşılaşmasıdır. Her ikisi de insan bilincinin bir uzantısıdır, aslında her ikisi de fazlasıyla insana benzer David'lerin karşılaşması 20.yüzyıl felsefesinde de çok tartışılan "bilincin bilince bakışı" meselesinin bir tezahürüdür. Aslında David'ler tek midir? şizofren seyirci bunları ikiye mi bölmüştür? Davidler'in kavgası insan bilincinin bir uzantısının yaşadığı iyi ve kötü, yang ve ying arasındaki bir kavga ve mücadele midir?

iki David'in birbiriyle hem düşünsel hem de fiziksel anlamda kapışması önemlidir. David, Ozymandias şiirini yanlış bir şaire atfeder, şiirin en önemli kısmı şudur:

Look on my works, ye Mighty, and despair!

[Buradaki eser, David'in tanrıları olduğu neomorph'lar, genetiği değiştirilmiş Alien'lardır]

Walter ise bunun yanlış bir şaire atfedildiğini belirtir ve Shelley'e ait olduğunu söyler. Buradaki derinlik önemlidir, diğer filmlerde en azından bu derinliği görmedim. Shelley ise, Frankenstein romanının yazarı, Mary Shelley'in kocasıdır. Dr. Frankenstein bu eserde bildiğimiz gibi Frankenstein'de yapma bir insan yaratır, ancak buradaki Frankenstein tek boyutlu değildir, onu sevgisizlik bu hale getirmiştir. ve Bu frankenstein iyi biri olabilir. Filmde ise Frankenstein imgesinin iki david arasında bölündüğünü görüyoruz. iyi Frankenstein Walterken, kötü Frankenstein ise David olmaktadır. Fakat burada ilginç etik problemler ortaya çıkıyor. David gibi mi yaşamak yoksa Walter gibi mi hayat sürmek? Walter gibi yaşadığınızda kendini yaratanlara köle olmak ya da aşırı sofu insanların yaptığı gibi, verilen hiçbir şeyi sorgulamamak, David gibi yaşadığınızda isyan etmek, hayır demek ya da kendi tanrılığını ilan etmek. Tabi bunların uç örnek olduklarını, yani mutlak siyah e beyaz gibi farklı kutuplar olduğunu belirtmekte de fayda var. Alien filmlerinin müphem yapay zekaları burada ikiye bölünmüş, bu nokta açısından bakıldığında bu bir yeniliktir.

Bunun dışında Prometheus filmi bu filme David'in anlatısı üzerindne bağlanır. David bu filmde, Walter'a gezegene geldiklerinde neler yaptığını, Alien'ı bütün gezegene yayarak, bir soykırım yaptığını süslü cümlelerle anlatır. Bu ilginçtir, David bir tanrı olmak istemektedir. Alien sadece ete saldırdığı için ona bir şey yapmaz. Ancak Alien'in David'e saldırmamasının nedeni şuydu: 'blow onto a horse's nostrills, and it becomes dedicated to you for life' [bir atın budun deliklerine üflü ve ömrü boyunca sana sadık kalsın]. işte david onların burun deliklerine üflemeyi biliyordu. Bilindiği gibi "Alien" kelimesi latince "alius"tan gelir, alius ise başkası ve öteki anlamlarına gelmektedir. insan hep kendine benzemeyeni, kendinden farklı olanı yok etmeye, soykırım yapmaya alışmıştır. Aryan ırk meseleleri de Naziler gibi sapkın grupları soykırım suçları işlemeye itmiştir. insan bu evrene gelmiş bir " bilinç anomalisi" midir? tartışması da yapılmaktadır. Gerçekten etrafımızda gördüğümüz her şey belli bir düzeni idame ettirmeye hizmet ederken, Marx'ın ifade ettiği gibi insan bir "Gattungswesen" [tür varlığı] olmakla hem bu türün bir parçası olmuş hem de onu aşmıştır. Burada ilginç olan nokta, insanın her şeyi yok edip, aransal aklına uygun olarak kullanması, kendine köle etmesidir. David ve Alien doğanın bir intikamı gibidir. Doğanın "mimesis"i, onun bize geri dönüp intikam alması ya da Montezuma'nın hayaletidir.

David için Alien bir Alius değildir. David onun burun deliklerine üflemeyi bilir. David bir neomorph yaratmışken, Covenant gemisinin aşırı pozitivist kaptanı o alien'i hiç acımadan öldürür. Ajan Smith'in belirttiği gibi: "nereye gittiyse insanlar virüs gibi çoğalarak bir başka türü yok etmiştir. Burada daha temel bir problem daha ortaya çıkıyor; Alien filmi içinde, PRometheus'da olduğu gibi, insan prometheus mühendislerin ürettiği bir silah mıydı? Zira Alien insana çok benzemektedir, aralarındaki temel fark ondan çok daha güçlü olmasıdır, bunun yanı sıra insanın örtük olarak gerçekleştirdiği pek çok şeyi açıkça yapar.

Şimd, David'in bir soykırım yaptığını, bütün gezegeni yok ettiğini biliyoruz. David bunu neden yapmıştır. Bir yapay zeka soykırım yapılabilir mi? Alien'ı birinci filmde, bilinçle lekelenmemiş, mükemmel bir varlık diye niteleyen yapay zeka, bilinçli bir yapay zekadır. Bu nedenle her iki durumun da, hem bilinçli olma hem de bilinçli olmama anlamında, neler çağrıştırdığını bilebilir. Bilincin belli ölçüde insanı nasıl tükettiğini de görür. David'in insana en benzeyen yanı, "soykırım yapıyor oluşu"dur. Bu nedenle o fazlasıyla insandır. Bunu bir evrim kuralı olarak da koyar. insan aşılması gereken, kusurlu bir bilinç modudur. Daha ileirki aşama bu kandan, etten ve hastalıklardan kurtulmuş bir yapay zekadır. Filmde, üst-insan referansı da sıkça görülür. Burada David'in filmin başında belirttiği gibi, David ölümsüzdür. Nietzsche'nin Wagner hayranı olduğunu biliriz, tabi ki araları bozulana kadar. Hatta Übermensch'ten bahsederken de sıklıkla Wagner'den de bahseder. David özellikle filmin sonunda embriyoları embriyo saklama aparatlarına koyduğunda, Wagner'in "Tanrıların Walhalla'Ya girişi" çalar.

http://www.youtube.com/watch?v=gNsKfsgK-HQ

Burada tanrılar derken kastedilen hangi tanrılardır. Kendi tanrılarını öldürmüş ve şimdi kendi yarattığı bir varlık tarafından öldürülen insan mı? Bu öykü bir tanrı diyalektiği şeklinde sürüp gider. Biz her ne kadar kendimiz açısından bunu negatif diyalektik olarak adalandırsak da, David için bu pozitif diyalektiktir. Alien'in de soru sorduğu bir gelecekte, David'in de tanrılığının yitip gitmeyeceğini kim garanti edebilir?

Bu arada Alien'daki sembolizm'den, psikolojik olarak neyi çağrıştırdığından bahsetmedim. Bunu part II'de yapacağım.