sözlük yazarlarının itirafları

entry163148 galeri video563 ses32
    148154.
  1. bu başlığa belki beşinci entrymdir yazar olduğumdan beri. çok şey aynı kaldı, çok şey değişti. bazılarından bahsedeyim. depresif bir yazı olacak, günü iyi giden varsa geçsin. moral bozmaya gerek yok.

    eskiden günüm gecem sözlükte geçerdi, şimdi ara ara giriyorum. girince aynı hazzı almıyorum. çok şikayetini ettim zamanında bunun ama şimdi fark ediyorum ki sözlük hiç değişmedi, ben hissizleştim.

    eskiden resim yapardım, sanattan zevk alırdım hatta resim yapmayı bırakanlara içerlerdim nasıl bırakırlar diye, bilim beni heyecanlandırırdı, hep daha çok şey öğrenmek, yeni şeyler keşfetmek, kendimi geliştirmek isterdim. yabancı ülkelere gitmek hayalimdi, öğreneceğim her yeni dil başka bir kültürün kapılarını aralardı sanki. her şeyi sonuna kadar hissederek yaşardım. etrafımdaki insanların hüzünleri sevinçleri etkilerdi beni. onların hislerini de kendi hislerim gibi yaşardım. sonra gitgide donuklaştı her şey. büyüdükçe hayal gücümün azalmasından hep korkardım zaten, başıma geldi. önce tavana bakarken hayaller kurmayı bıraktım, sonra çizmeyi. sonra çizdikçe çizimlerimden nefret etmeye başladım, hepsi yarım kaldı. bilime olan tutkum, öğretim sistemimiz sağ olsun, köreldi. zorunluluklar arttıkça isteğim azaldı. fen lisesi, tıp fakültesi, ben dahil birçok kişinin çocukluk hayali. buldum ve bunadım. ezberlemekten hep nefret ettim, ezberlemek zorunda bırakıldım.

    bir şeyleri yarım bıraktıkça hiçbir şeyi tamamlayamamaya başladım. en sonunda her şey neyselere, ne gerek varlara dönüştü. ayağıma gelen çoğu şansı teptim böylece. neredeyse yirmi yaşıma geldim, anlatacak hiçbir şeyim yok. yaptığım dikkate değer zerre yok. bomboş geldim bu zamana. şans eseri yapmış olduğum birçok şeyle gururlandım, çaba göstermedim, farklıyım sandım, asla hata yapmam sandım, her hatayı yaptım. yirmiler hala erken, daha önümde çok vakit var. ama hayatımın bundan sonrası hep sorumluluklarla geçecek, özgürlüğe ayıracağım dönemin sonlarına geliyorum. hala hata yapmaya devam ediyorum.

    asla yapmam dediğim her şeyi birer birer yaptım mesela. bazıları iyi oldu, bakış açımı genişletti, önyargılarımı azalttı. bazıları sadece kendini imha yöntemi gibi oldu. çocukken homofobiktim mesela, hayat nerelere getiriyor insanı bilmiyorum ama şimdi bir kız arkadaşım var. çevremin çoğunluğu lgbt üyesi. bu görüşümü açan şeylerdendi. asla sigara içmem diyordum, anneme kızıyordum, şimdi onun haberi olmadan paketler birbirini takip ediyor. tadını da sevmiyorum, haz da vermiyor. sadece el alışkanlığı, kendimi her dumanla biraz daha öldürdüğüm fikri güzel. daha bu paragrafa yazacak çok şeyim var ama çekemem.

    liseye başlayacağım yaz açmıştım bu hesabı. küçüktüm, salaktım. şimdi biraz daha az salağım ve büyüğüm. hem yaş hem fizik olarak. buradan bir, liseden üç, üniversiteden de üç çok iyi arkadaş edindim. hiçbiriyle çok konuşmuyorum, hala hepsini çok seviyorum ama ne zaman yazsam insanların moralini bozuyorum gibi geliyor. iç karartıcı bir havam var şu sıralar. düzenli konuştuğum tek kişi kız arkadaşım, ona da eskiden çılgınca hisler beslerdim. bazen ağlardım beni asla sevmeyecek diye, bazen tek bir sözcüğünden anlam çıkarırdım seviyor beni diye. sevdiğini söylediğinde elim ayağıma dolaşmıştı. hatta birkaç ayda bir hala doğrulama gereği duyuyorum "beni hala seviyorsun değil mi? eğer ben üzülmeyeyim diye konuşuyorsan zorlama kendini lütfen". saçma geliyor kulağa değil mi? ama sevilmeye değer olduğuma bu kadar inanmıyorum işte. anlıyor depresyonun zorluğunu, anksiyetenin insana neler düşündürttüğünü. asla garipsemiyor, hep ciddiyetle cevap veriyor. en mantıksız anlarımda bile onun sözüne güvenebileceğimi biliyorum. belki de bu yüzden seviyorum onu.

    sevmek demişken, hem hissizsin hem seviyorsun, ne ayak? eskiden, her hissi tüm canlılığıyla yaşarken onun beni sevebileceğinden defalarca fazla seviyordum onu. keşke hala o kadar seviyorum diyebilsem. yine de bu kadar hissizken bana sevgiye yakın bir şey yaşatan üç kişiden biri. biri kedi, biri kardeşim, biri de o. başka biriyle konuşmak yoruyor artık beni, her on dakikalık muhabbetten sonra bir gün dinlenesim geliyor. o öyle değil, beni yavaş yavaş öldüren şeyler dışında keyif aldığım tek şey onun muhabbeti. tek sağlıklı zevkim.

    bu ve benzeri yazıları çok yazmaya çalıştım, hepsini de yarım bıraktım. konuştukça konuşuyor çünkü insan. ama son bir konum daha var.

    geçen kış psikiyatriste gittim. zihin sağlığımın son kırıntılarını kullandım bunun için. psikoloji hakkında birçok şey bilen, başka insanları çok iyi yorumlayan ben; sırf kendime zarar vermek için son ana kadar bekledim gitmek için. en sonunda kendimi öldürmeye üşenip yattığım yatakta ne kadar sürede öleceğimi bulmaktansa bir psikiyatriste sürüklemeyi başardım kendimi. yarından beklentim olduğu için, hayatımın mucizevi biçimde değişebileceğine inandığım için, her şey yoluna girer dediğimden değil, evde beslediğimiz kedi aç kalmasın, kardeşim üzülmesin, kız arkadaşıma travma yaşatmayayım diye. yaşamamla yaşamamam arasındaki tek fark, her zaman ölebileceğimi ama her zaman yaşayamayacağımı bilmem. ev arkadaşım kediyi götürene, kardeşim kendi hayatını kurana, kız arkadaşım vaktine değmeyeceğimi fark edene kadar buralardayım. ya da en son ne zamana kadar dayanabilirsem işte. kimse çabalamadın demesin.

    ha, psikiyatrist. antidepresan verdi işte, major depresyon, anksiyete bozukluğu. evet antidepresan anksiyeteye yardımcı oldu. önceden her şeyi umursardım, şimdi dümdüz yaşayıp gidiyorum. önceden depresyon yüzünden işlevlerimi yerine getiremez, anksiyete yüzünden bunu stresini yaşardım. şimdi hem hiçbir şey yapmaya elimi kaldıracak motivasyonum yok, hem de beni iten, var olmaya zorlayan stresim. depresyona hiç yardımcı olmadı ama. ne yapabilir ki, insan üzülmekten mazoşistçe bir keyif alırken onu durdurabilecek ne var?

    kısacası, başıma ne geliyorsa, neyi başarıp neyi kaybediyorsam, üzülüyorsam hepsini hak ediyormuş gibi hissediyorum. kötü bir şey yaptığımdan değil, iyi şeylerin sayısı az ve evren onları bende harcamaya değer görmemiş beni. ben de harcaması için bir neden vermemişim. her şey bende bitiyor, ben de bitiyorum.
    15 ...