Şu an yapacağım itirafı belki yadırgayacaksınız; ama masum bir sevginin hiç bir koşulda kötü bir yanı olamaz. Bu yüzden cesurca itiraf etmekten çekinmiyorum. Fotoğrafta gördüğünüz, benim hayatımın ilk aşkı; Messerschmitt me 262.
Hayal kırıklıkları ve umutsuzluklarla dolu bir savaşın sonlarında çıktı sahalara me 262. Bahtı kara doğdu bu koca yürekli yiğit kadın. Ardı ardına bombalanan Alman fabrikalarına, ele geçirilen askeri ikmal bölgelerine, hayatını kaybeden binlerce pilot ve hava personeline rağmen sahalara çıkmayı başarmış ve müttefikleri şoka uğratmıştı... Çünkü bu, dünya tarihinde görülmemiş bir dehşetti; savaşta kullanılan ilk jet motorlu savaş uçağıydı o.
O doğduğunda ne uçuracak yakıt, ne kullanacak pilot ne de uçuşa hazırlayacak personel kalmamıştı. Almanya’dan kalanlar gibi, Luftwaffe de kan ağlıyordu.
Çok kısıtlı imkanlara rağmen bir düzinesi havalandığında, bir filo avcı ve bombardıman uçağına karşı kahramanca savaşıp düşmanına ağır kayıplar verdirebilmişti.
Ama ne yazık ki bir çoğu üretim aşamasında fabrikalarında, bir kısmı da pistte henüz havalanamadan yok edildi.
Fotoğrafta trajediyi tamamıyla yansıtan bir perspektif görüyorsunuz. Ona iyi bakın; yalnızlığın, dehşetin, trajedinin karesi o. Gökyüzünde korku salan bu yalnız dişi kartal, bir yarasa sürüsüne yem olmuş ve tüm asaletiyle son süzülüşünü ölüme doğru yapıyor.