geceleri canım sıkıldığında ansızın bisiklete atlar, kartal sahilden kadıköy'e kadar pedal çevirirdim. yolda bisikletçilerle sohbet eder, yorulduğumda banklara oturup adaları sayar, bir de ibne köpeklerden kaçardım. bir gece yine böyle çıktım lakin eve sağlam dönemedim. tam sahil yoluna inecekken bir tane honda civic çok sağlam geçirdi, gözümü hastane de açtım. gözümü açmamla kolumu alçıda olduğunu gördüm. sağ kulağımın duymadığını, sırtımda asfaltta sürüklenmem sonucu oluşan çiziklerin sancılarını, sırtımdaki dehşet ağrıları vs. vs. hissetmem geç olmadı. ulan ne oldu bana amk diye düşünürken sağ tarafta babamı gördüm. ona ne oldu bana diye sordum, kaza yaptın ya lan dedi. 2 saat önce sağlam çıktığım eve gazi olarak döndüm. o gün geçici hafıza kayıpları yaşadım, belirli süre sağ kulağım duymadı, sırt üstü yatamadım vs. vs. tabi bisiklette haliyle pert oldu. şuan vücudumda kazanın kalıntısı olarak sadece sırtımda çizikler var, sağlamım yani ama bisiklet yok. * benim can sıkıntıma çözümüm sadece bisiklet sürmekti. canım şuan da deli gibi sürmek istiyor ama yok. araba var, o da hayvan gibi yakıyor, bazen yolda bırakıyor, en önemlisi de bisiklet kadar zevk vermiyor.