bugün

hezeyan

Hezeyan, klinik tanımlamaya göre “gerçege uygun olmayan fikirleri kişinin doğru zannetmesi hâli” olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca “dikkatin kolayca dağılması ve yeni dışsal uyarıcılara yönlendirilememesi, zihin bulanıklığı, şaşkınlık, zaman ve mekân bağlamında yönelim kaybı, bellek sorunları, düzensiz-tutarsız düşünme ve konuşma, algısal bozukluklar (yanılsamalar ve sanrılar), kuruntu, heyecan, belirgin hiperaktivite, özerk sinir sisteminde aşırı etkinlik, huzursuzluk, uyku bozukluğu gibi semptomlarla kendini gösteren ruhsal bozukluk” olarak da tarif edilmektedir. Tam bu noktada karsımıza fikirlerin garipliği ve gerçeğe uymaması gibi konuların belirlenmesinde neyin ölçü olduğu problemi çıkmaktadır. Bu konu bu isin biraz felsefî tarafını teşkil ediyorsa da mistik hezeyanlar gibi karmaşık bir konuda kendini daha da hissettirmektedir.

Hezeyanların zenginliği ve çeşitliliği karsısında, primitif inançların mantıkî tutarlılığı bir yana, büyük dinlerin çok dağınık mezhep ve tarikatlarının değişik inanç yorumları, anlayışları ve uygulamaları içerisinde bazılarına velî bazılarına deli denmesi gerçekten anlam kazanmaktadır. Burada temel olan norm, deliyle veli arasındaki ayrımı belirlemektedir. Fakat burada özellikle mistik hezeyan belirtilerini normal dînî inançtan ayırabilmek için söz konusu ifadelerin sözü edilen din içerisinde ne kadar doğru ve tutarlı olup olmadığı, hastanın eğitim seviyesiyle örtüşüp örtüşmediği, hastanın içgörüsü, yaşam kalitesini etkileyip etkilemediği, fizyolojik herhangi bir bozukluk olup olmadığı gibi farklı cephelerden alacağımız verilere bakılmalı ve bu veriler bir bütünlük içerisinde değerlendirilmelidir. Zaten günümüzde yapılmaya çalışılan da genellikle budur.

insanların inanç ve düşünce zenginlikleri dikkate alındığında hezeyanlar son derece zengin ve çeşitli olmaktadır. Öyle ki bu hezeyanlar, kişinin ruh hâline, önceki yaşantılarına, eğilimlerine, kültür ve terbiye seviyesine, sosyal çevreye, dönemin ideolojilerine, dinî cereyanlara, bilimsel bulgulara, fikrî gelişmelere, günlük uğraşılara vb. konulara göre değişecektir. Her durumda bir düşünce hezeyan hâline dönebilir. Bu konuda bir sınır yoktur. Çünkü her fikir olağan seyrinden sapabilir.

Hezeyanların farklı çeşitleri bulunmaktadır. Hezeyanların patojenileri için bir dereceye kadar uygun bir zemin düşünülse de özellikle kronik hezeyanları ve özellikle bunların en çok toplandıkları paranoya için bir " paranoid yapı" (konstitüsyon) bahis konusudur. Ayrıca hezeyanları; kendini büyük görme, perseküsyon hezeyanları, " aşk hezeyanı" (erotomania), " mistik hezeyan" (religious delusion), " icat ve keşif hezeyanı" (delusion of invention), " küçüklük hezeyanı" (delusion of micromania), " kendini suçlama-itham hezeyanı" (delusion of self accusation), " hipokondriyak hezeyanlar" (hypochondriacal delusion), " büyük suçluluk hezeyanı" (delusion of guilt), " ölmezlik hezeyanı" (delusion of eternity), metabolik hezeyanlar, kıskançlık hezeyanı, dava-hak iddiası hezeyanı, " etki hezeyanı" (delusion of control), " rüya hâli hezeyanları" (delusion of dream), sanrı hezeyanları ve imgelem hezeyanları (delusion of imagination) olarak da sayabiliriz.

Hezeyanlar genel olarak, güvensiz ya da özgüveni düşük kimselerde görülmektedir. Ayrıca sikloid, emotif yapıları bulunanlarda, kimi enfeksiyonlar, alkol ve toksik maddeler, kafa travmaları, kimi organik biyolojik ve hümoral ya da hormonal nedenler hezeyana etken olabilmektedir. Yine ölçüsüz ve taşkın muhayyile, her şeyi yorumlama ve durmadan nedenler arama eğilimi, çeşitli tutkular, tatminsizlikler, çeşitli islerde ya da mesleğinde haksızlığa uğramış olma, sevdiği bir yakınını kaybetme, erken yaslardaki refulman ve kompleksler, aşağılık ve günahkârlık duyguları, çeşitli ruhsal sarsıntılar kişiye ve zamana göre hezeyanların şekillenmesinde son derece rol oynamaktadır.

Dînî (mistik) hezeyanların etyolojisinin ve patojenisinin iyi anlaşılabilmesi için dînî obsesyonların iyi bilinmesi gerekmektedir. Gerçekten de dinî obsesyonla dinî hezeyan birbirinden farklı konulardır. Obsesyonlarda hasta, aklından atamadığı ve onu daima işgâl eden fikir, duygu ve korkuların saçmalığının ve anlamsızlığının farkındadır. Bu yüzden de obsesyon hezeyandan ayrılmaktadır. Gerçekten de hezeyanda hasta durumunun bilincinde değildir. Kesin bir kanaat bulunmaktadır. Yani içgörü sıfırdır. Yine obsesyonda muhakeme kusuru yoktur. Buna karşılık hezeyan hâli bir muhakeme kusuru, yani bir düşünce bozukluğudur.