bugün

sözlük yazarlarının itirafları

o kadar çok, o kadar uzun uzadıya yazasım var ki, gel gelelim yazdıklarımı silip silip duruyorum.. şunun hakkında yazsam dedikçe, elim o başlığa gittikçe ya da, bir şeyler karaladıkça dönüp onu siliyorum.

psikolog denen naneye gitme vaktim geldi de geçiyor bile. insanların anlamsız, ''ben de buradayım'' görüntülerinin altındaki mutsuzluklarını gördükçe de halime şükrediyorum bazen. adam orada bilmem kaç doz kemoterapi alıyor, bizim burada günlük aşk-meşk mevzularımız bizi dellendirse ne olur diyorum. benim de kanserim sendin ya, yeneceğim seni. yazarken nasıl hiddetleniyorsam, aklıma geldikçe ''sen'' nasıl delleniyorsam, rüyama girdiğin sabaha nasıl küfrediyorsam, onca emeğime iki telefon kavgasında nasıl çizik attığını gördükçe nasıl çıldırıyorsam, senin bunca şeye rağmen bitmek tükenmek bilmeyen o ağdalı sevgini; evet evet benim kanserimi yeneceğim.

iki defa evlendirme memuruna gidip, küçük emrah'ın boynu bükükler
` filminde boyun fıtığı olmuş hali gibi, boynumu kırıp ''memur bey, bizim iş olmadı nikahımız olmayacak'' dedim lan ben. her şeyin müsebbibi ben miyim, ben miyim he? defalarca soru sormaktan, yerine kendimi koymaktan, erkek halimle(erkekler ağlamaz diyenin ağzına kürekle vururum. bal gibi de ağlatırlar) salya sümük anamın babamın yanında ağlayıp, hiç konuşmadan put gibi oturup, onları da helak edip defalarca sorguladıkları mı sen de yaptın mı acaba? 27 yaşında bir insanın, ele avuca gelecek, suya sabuna dokunacak bir bahanesi yokken, beni ankara ayazında bekçi ziki gibi orta yolda bırakıp, iki defa, hem de bir defa değil iki defa, evliliğe bir ay kala bırakıp, gözümün içine bakarak, ''seni çok seviyorum'' deyip, iki kavgada facebook'tan silmek mi sandın evliliği a benim gerzek kızım.

seni hala köpek gibi seviyorum, o sikik alınganlıklarına, uyuzluklarına, mızmızlığına, bir hanımefendi(!) olmana rağmen bünyende barındırdığın buzdolabı gibi duygusuzluğuna rağmen... çünkü hepsi sendin zaten, seni sen olduğun için sevmiş, her şeye evet demeye çalışmanın, seni mutlu etmeye çalışmanın, senin mutluluğundan nemalanmaya çalışmanın, sevgi-aşk benzeri duygular olduğunu sanıyordum ya.. seni gördüğüm zaman, gözlerinin içine baktığım zaman, ağlardım; gözlerim kızarırdı, sen de,
- böyle ağlarsan giderim derdin.. siktir git; gözüne taktığın iki lensle, envai çeşit fotoğraf editleme programlarıyla sağa sola koyduğun profil fotoğraflarınla,kendini prenses sanıp, elin adamlarına meze olmazsın umarım. her sorana, hakkımızda hayırlısı, hakkında hayırlısı diyorum..!

günü gelir de, umarım bana yazmaz, hele hele ki yavşamazsın, umarım yavşamazsın. varsın olsun, öyle bir hataya düşersen, o gün de yine canımı verecek kadar seni sevsem de, g.tüne bir tekme de ben atarım. kal sağlıcakla!