istanbul'un osmanlılar tarafından ele geçirildiği gün; roma'nın sonu, doğu'nun yeni bir başlangıcı;
tarih içindeki çeşitli fetih girişimlerinin yorduğu bizans'ı almak osmanlı sultanı ii mehmet'e düştü. o dönemin en güçlü topları döktürülerek, osmanlı devleti'nin ortasındaki bu "çatlak"ın giderilmesi için harekete geçildi. ilk arap saldırısından sekiz yüzyıl sonra 1453'de bizans'ı alan türkler, kent teslim olmadığı için o günün kuralları gereği, bir defalığına, üç gün süren acı bir yağmadan sonra burayı başkent yaptılar. kentten kaçanlar geriye çağırıldı. var olan dokuyu bozmadan yepyeni bir imar programı uygulanmaya başlandı. alınışıyla bizans imparatorluğu'nu sona erdirip yeni çağ'ın bir simgesini daha oluşturan istanbul, camiler, külliyeler ve çeşmelerle bezendi. osmanlı, mutlak hükümdarlığını dünyaya ilan edercesine doğu roma'nın mirasını tamamen devralmıştı. ii. mehmet o dönem kimi mektuplarını "roma diyarının hükümdarı" olarak imzaladı. bir dönüm noktası oluşturan fetihten sonra, doğu roma imparatorluğu'nun bıraktığı boşluğu, osmanlı devleti yani gazilerin oluşturduğu yeni bir çağdaş imparatorluk doldurdu. istanbul'un fethiyle beraber ortodoks kilisesi ve giderek avrupa'dan zulümden kaçan yahudiler de osmanlı şemsiyesinin altına yerleşti.
istanbul'un fethi, avrupa'daki rönesans'ın hem onayı oldu hem de hızlandırıcısı. osmanlı, genişlemesi sürdükçe rönesansa hiç ihtiyaç duymadı. taa ki gerilemeye başladığını anlayana, bunu kabullenene ve çözüm aramaya başlayana dek... o zaman da zaten artık çok geç kalınmıştı.
bu anlayışın izleri ne yazık ki hala sürüyor. fetihçilik döneminin çoktan sona erdiği dünyada, 550 yıldır istanbul'da fetih törenleri düzenliyoruz; istanbul'a yakışmayan, müsamere gibi törenlerle istanbul'u yeniden ve yenden fethetmeye çalışıyoruz. böyle bir zihniyetin ele geçiremediği, geçiremeyeceği, çok yönlü, çok kültürlü işveli bir kenttir istanbul; kentli olmak kendi olmaktır sözünün çok uzağında kalan birine ruhunu asla teslim etmeyecektir.
taa ki fetih törenleri yerine istanbul'a ilk kuruluşundan itibaren sahip çıkacak bir zihniyeti benimseyene dek... taa ki bu yıl dönümlerinde uyduruk gemi kaydırmalar yapmak yerine troya gibi müzikaller sahneleyinceye, istanbul'a adanmış yepyeni müzik besteleri yapıncaya ya da kentte devasa sanat merkezleri, muhteşem kent müzeleri açıncaya dek... istanbul ruhunu asla teslim etmeyecektir.
bu nedenle böyle bir kente belediye başkanı olmak da vali olmak da kolay değildir. birileri öyle olduklarını sansalar da onu her yıl ya da her eylemde yeniden fethettiğini düşünenlerin adı çok yakın zamanlarda unutulup gidecek ama istanbul yeni bir ruhla yaşamaya devam edecektir.