bugün
- hayatınız boyunca sizi en derinden yaralayan olay16
- şöyle hanım hanımcık öğretmen bir kız bulamamak17
- allah yerine hızır'dan yardım istemek10
- erkek çocuk için isim önerileri13
- ali koç'un jose mourinho ile anlaşması11
- fenerbahçe neden şampiyon olamıyor10
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek32
- keki kabarmayan sözlük kızı22
- hayatta kalmak için cebinde köpek maması taşı9
- 6 mayıs 2024 konyaspor fenerbahçe maçı28
- anın görüntüsü11
- düşün ki o bunu okuyor17
- galatasaray13
- akp'nin galatasaray'ı destekleme nedeni19
- deniz gezmiş16
- hayvancılık destekleneceğine neden ithalat11
- kocaeli de fabrikada yaşanan cinsel grup seks19
- icardi'nin burnuna kafa atacak olmam13
- en yaşlı özelliğiniz11
- durduk yere tribe giren erkek18
- bik bik'in 18 saat 30 dakikadır sözlüğe girmemesi11
- iğrenç bir his tarif et25
- çağ dışı teknolojilere özlem duymak9
- beybi leydi13
- allah ile tanrının farkı var mı9
- 5 mayıs 2024 galatasaray sivasspor maçı19
- icardi190510
- sözlük yazarlarına gelen son mesaj17
- nervio13
- bir türlü ısınmayan ayaklar11
- eksi ruyaları sözlük heyetinden istemek23
- türkiye toplumunun ahlaksızlığa pratik zeka demesi13
- uludağ sözlüğe nasıl düştünüz12
- sözlük kızlarının saç rengi18
- bülent uygun10
- hakim ziyech11
- eksi ruyalar ile yakaladığımız müthiş uyum21
- 170 iq üstü sözlük yazarları veritabanı18
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren kadın10
- budweiser14
- kızların tipe bakmadığı gerçeği29
- bir kadın nasıl tavlanır19
- bir gavatın soyadını nick yapmak10
- mert hakan yandaş13
- nude istemeyen erkek9
- dursun özbek gibi olsam utanırım8
protez takılma işlemi esnasında vücut sistemi (kafa beden hep beraber) travma geçirerek ilgili bölgenin acı ve hassasiyet oranlarını arttırmış. bir ihtimal protezi takarken sinir uçları fiziki olarak zedelendi, bir diğer ihtimal böyle bir zedelenme gerçekte yaşanmadığı halde hasta operasyonun etkisini zihinsel olarak büyüttü. işin bu kısmının şu an itibariyle artık bir önemi yok, çünkü hasar beyine taşındı bir kere, artık sorun kafada. dolayısıyla tamamen bir zihin hastalığı, dişçiler ve ağız tahlilcileri kendi bölgelerinde hiçbir şey bulamaz.
sorunun nihai çaresi ilaç değil; çünkü psikokimyasal ilaçlar zihin hastalığı tedavi etmez, böyle bir ilaç henüz icat edilmemiştir. psikokimyasal ilaçlar hastaya günlük hayatında ihtiyacı olan fonksiyonları yerine getirebileceği dengeyi sağlar, böylece hasta sakinleşir, uyuyabilir, acıyı daha az hisseder, yemek yiyebilir, tiki varsa yavaşlar vesaire vesaire... ama sorun ortadan kalkmaz.
çare beynin ilgili bölgede bir sorun olmadığına ikna edilmesidir.
birinci dalga iddialar diyor ki, bu ikna "zorla", yani ameliyat ile olur, belki elektroşok ile olur, belki de yeni bir travma ile olur: ancak garanti olmaz ve başka sorunlara yol açabilir. misal, ameliyat işlemi bunların arasında bir yere kadar, o da görece olarak garantili bir yöntemdir; iyi bir saha incelemesi sonrası nice sara nöbetleri ameliyatla durduruldu. gelgelelim bıçak hasarlı olduğu tespit edilmiş bölgenin yanında diğer bölgelere de zarar verecektir, bu da "garanti"li, çünkü tüm nörocerrahların pek tabi tastikleyecekleri üzere henüz aklın nasıl bir mekanik ile çalıştığını bilmiyoruz, gelgelelim ameliyat demek bu "tam bilinmeyen" mekanik aksama fiziki müdahaleden başka bir şey değil. dolayısıyla hassas bölgenin kendisi veya o bölgeye hormon basan kanallar mri'da tespit edilip kabaca temizlenecek (mikron ölçekli cerrahi bile sorunun doğası ile mukayese edildiğinde "kabaca" olabiliyor, hesap edin artık), sonra "aman inşallah başka bir hasar çıkmaz" diye umut edilip kafatası tekrar tutkallanacak. cerrahın bu artıları eksileri hasta ile önceden iyice konuşması gerek.
elektroşok: bu tam bir piyango. bildiğimiz beyine başka bir şok (travma) yaşatarak varolan sorunun kaybolması için dua etmek. ancak hayatı tamamen çekilmez hale gelen insanlar "ben bu riski alıyorum, böyle yaşam olmaz" diye "verin elektriği" diyebiliyor, ve bazen de "şansa" işe yarayabiliyor. ancak hadisenin çözüldüğü vakıalarda bile hastanın tedaviye inancı mı yoksa elektrik şokunun kendisi mi sorunu halletti diye kimse net birşey söyleyemiyor. elbette bu yöntem de bazı istenmeyen yan etkilere sahip, hafıza ve/veya yetenek kaybı gibi mesela. düşünün: bir elektrikli aletiniz bozuluyor, mesela telefon, bilgisayar vs., dışardan elektrik şoku verip düzelmesini umuyorsunuz. olabilir mi? belki. ama diğer ihtimaller, yani sonuÇ alamama ve aleti başka türlü bozmak da eşit derecede mümkün.
hastanın başka bir travma yaşaması da şu an yaşadığı travmanın yokolmasına, daha doğrusu "ikinci plana düşmesine" sebep olabilir. arkadan sessizce yaklaşıp korkutmakta bir travmadır, bacağın kırılması da, bir yakının kaza geçirmesi de. peki ısmarlama ya da yalan kaynaklı travma olur mu? biri tezgahlarsa olabilir, ancak söylemeye bile gerek yok ki travma da gayet riskli: birinci riski yeni travmanın eskisini bastırabileceği garantisi yok, yani bir anda bir sorun sahibi iki sorun sahibine dönüşebilir. ikinci risk travmanın şiddeti ile kalp krizi, inme tarzı daha büyük sorunlarla hastanın tamamen kaybedilmesi ihtimalidir. bulgura giderken evdeki prinçten olmak söz konusu.
Yöntem? beynin plastik yapısını kullanmak.
sorunun uzun vadeli çözümü için en az riskli çaba beyni yavaş yavaş ama sistemli biçimde tekrar eğitmektir, biÇimlendirmektir. bu yöntem özünde hepimizin yeni birşeyler öğrenirken yaşadığı o malum süreÇten başka birşey değil. ve her öğrenme eylemi zorunlu olarak beynin fiziksel yapısını değiştirir, yeniden biÇimlendirir; işin doğası, sırrı, mekaniği, vs. bu kadar basit. bir anlamda bomba düşmüş bir şehri on yıl içinde temizleyip onarmak gibi bir çaba söz konusu. hasta ağzında fiziksel bir hasar olmadığını, bunun raporlarını düzenli olarak gözünün önüne getirecek, çok gerekiyorsa bizzat raporu tekrar tekrar okuyacak. kendi kendisine aslında ağzında, dişlerinde, damaklarında hiçbir sorun olmadığını, hissettiği acı ve hassasiyetin gereksiz olduğunu tekrarlayacak. ister içinden, isterse güvendiği bir insanın sesiyle kaydedilmiş halini dinleyerek. bu işlemleri yaparken kendi başına hergün en az beş dakika geçirecek. bu tekrarlar esnasında nefes alış verişlerini de kontrol edecek. çünkü beyni korkmaya koşullandığı bir hadiseden vazgeçirmeye çalıştığınız zaman beyin direnir, adrenalin salgılar, nefes alışlar hızlanır, daralır, panik başlar, boncuk boncuk ter basar, el ayak bile titremeye başlar. inanmayan korktuğu herhangi birşeyi yapmaya teşebbüs ederek vücudun bu tepkilerini test edebilir.
hasta bu zahiri, ya da "travma ile zorla öğretilmiş" acı ya da aşırı hassasiyeti günün her saati aynı şiddetle yaşamaz, yaşayamaz; mutlaka iniş Çıkış anları vardır. dolayısıyla acıyı az hissettiği zamanları farkettiği an, ya da hemen sonrası, kağıt kalem alıp "ben ne yapıyor ya da düşünüyordum da acıyı unuttum/az hissettim?" diye notlar alacak. belki acısına ve hassasiyetine isimler lakaplar vererek bu halleri tecrit edecek, belki de tamamen kişiliksizleştirme veya ufak parçalara ayrıldığını tahayyül edecek: bu yöntemleri ancak kişi kendi kendisine deneyerek keşfedebilir, öğrenme bu anlamda bireysel bir süreÇtir. nihayetinde hem vücudunu, hem aklını, hem de eylemlerini ve tecrübelerini farkedecek. bu farkındalık zamanla beynindeki travmaya karşı alternatif nöron yapıları oluşturacak. kendini tanıma süreci zamanla ne tip, ne yoğunlukta ve ne tarz bir düşünce şeklinin acıya ne şekilde etki ettiğini öğretecek. bu öğrenme beynin hormon salgısını da ayarlayacak. öğrenmenin son aşaması olan otomatik, kendiliğinden ve farketmeden işleme başladığı an rejim yavaş yavaş kontrolü geri kazanmış yani tedavi (öğrenme) nihayetlenmiştir.
ilaçla uyuşmak, travmayla, ameliyatla, elektroşokla risk almak fantastik ve şaibeli olabilir. özellikle de sorunu uzun vadeli çözme anlamında garantili olmadığı da cabası...
sorunun nihai çaresi ilaç değil; çünkü psikokimyasal ilaçlar zihin hastalığı tedavi etmez, böyle bir ilaç henüz icat edilmemiştir. psikokimyasal ilaçlar hastaya günlük hayatında ihtiyacı olan fonksiyonları yerine getirebileceği dengeyi sağlar, böylece hasta sakinleşir, uyuyabilir, acıyı daha az hisseder, yemek yiyebilir, tiki varsa yavaşlar vesaire vesaire... ama sorun ortadan kalkmaz.
çare beynin ilgili bölgede bir sorun olmadığına ikna edilmesidir.
birinci dalga iddialar diyor ki, bu ikna "zorla", yani ameliyat ile olur, belki elektroşok ile olur, belki de yeni bir travma ile olur: ancak garanti olmaz ve başka sorunlara yol açabilir. misal, ameliyat işlemi bunların arasında bir yere kadar, o da görece olarak garantili bir yöntemdir; iyi bir saha incelemesi sonrası nice sara nöbetleri ameliyatla durduruldu. gelgelelim bıçak hasarlı olduğu tespit edilmiş bölgenin yanında diğer bölgelere de zarar verecektir, bu da "garanti"li, çünkü tüm nörocerrahların pek tabi tastikleyecekleri üzere henüz aklın nasıl bir mekanik ile çalıştığını bilmiyoruz, gelgelelim ameliyat demek bu "tam bilinmeyen" mekanik aksama fiziki müdahaleden başka bir şey değil. dolayısıyla hassas bölgenin kendisi veya o bölgeye hormon basan kanallar mri'da tespit edilip kabaca temizlenecek (mikron ölçekli cerrahi bile sorunun doğası ile mukayese edildiğinde "kabaca" olabiliyor, hesap edin artık), sonra "aman inşallah başka bir hasar çıkmaz" diye umut edilip kafatası tekrar tutkallanacak. cerrahın bu artıları eksileri hasta ile önceden iyice konuşması gerek.
elektroşok: bu tam bir piyango. bildiğimiz beyine başka bir şok (travma) yaşatarak varolan sorunun kaybolması için dua etmek. ancak hayatı tamamen çekilmez hale gelen insanlar "ben bu riski alıyorum, böyle yaşam olmaz" diye "verin elektriği" diyebiliyor, ve bazen de "şansa" işe yarayabiliyor. ancak hadisenin çözüldüğü vakıalarda bile hastanın tedaviye inancı mı yoksa elektrik şokunun kendisi mi sorunu halletti diye kimse net birşey söyleyemiyor. elbette bu yöntem de bazı istenmeyen yan etkilere sahip, hafıza ve/veya yetenek kaybı gibi mesela. düşünün: bir elektrikli aletiniz bozuluyor, mesela telefon, bilgisayar vs., dışardan elektrik şoku verip düzelmesini umuyorsunuz. olabilir mi? belki. ama diğer ihtimaller, yani sonuÇ alamama ve aleti başka türlü bozmak da eşit derecede mümkün.
hastanın başka bir travma yaşaması da şu an yaşadığı travmanın yokolmasına, daha doğrusu "ikinci plana düşmesine" sebep olabilir. arkadan sessizce yaklaşıp korkutmakta bir travmadır, bacağın kırılması da, bir yakının kaza geçirmesi de. peki ısmarlama ya da yalan kaynaklı travma olur mu? biri tezgahlarsa olabilir, ancak söylemeye bile gerek yok ki travma da gayet riskli: birinci riski yeni travmanın eskisini bastırabileceği garantisi yok, yani bir anda bir sorun sahibi iki sorun sahibine dönüşebilir. ikinci risk travmanın şiddeti ile kalp krizi, inme tarzı daha büyük sorunlarla hastanın tamamen kaybedilmesi ihtimalidir. bulgura giderken evdeki prinçten olmak söz konusu.
Yöntem? beynin plastik yapısını kullanmak.
sorunun uzun vadeli çözümü için en az riskli çaba beyni yavaş yavaş ama sistemli biçimde tekrar eğitmektir, biÇimlendirmektir. bu yöntem özünde hepimizin yeni birşeyler öğrenirken yaşadığı o malum süreÇten başka birşey değil. ve her öğrenme eylemi zorunlu olarak beynin fiziksel yapısını değiştirir, yeniden biÇimlendirir; işin doğası, sırrı, mekaniği, vs. bu kadar basit. bir anlamda bomba düşmüş bir şehri on yıl içinde temizleyip onarmak gibi bir çaba söz konusu. hasta ağzında fiziksel bir hasar olmadığını, bunun raporlarını düzenli olarak gözünün önüne getirecek, çok gerekiyorsa bizzat raporu tekrar tekrar okuyacak. kendi kendisine aslında ağzında, dişlerinde, damaklarında hiçbir sorun olmadığını, hissettiği acı ve hassasiyetin gereksiz olduğunu tekrarlayacak. ister içinden, isterse güvendiği bir insanın sesiyle kaydedilmiş halini dinleyerek. bu işlemleri yaparken kendi başına hergün en az beş dakika geçirecek. bu tekrarlar esnasında nefes alış verişlerini de kontrol edecek. çünkü beyni korkmaya koşullandığı bir hadiseden vazgeçirmeye çalıştığınız zaman beyin direnir, adrenalin salgılar, nefes alışlar hızlanır, daralır, panik başlar, boncuk boncuk ter basar, el ayak bile titremeye başlar. inanmayan korktuğu herhangi birşeyi yapmaya teşebbüs ederek vücudun bu tepkilerini test edebilir.
hasta bu zahiri, ya da "travma ile zorla öğretilmiş" acı ya da aşırı hassasiyeti günün her saati aynı şiddetle yaşamaz, yaşayamaz; mutlaka iniş Çıkış anları vardır. dolayısıyla acıyı az hissettiği zamanları farkettiği an, ya da hemen sonrası, kağıt kalem alıp "ben ne yapıyor ya da düşünüyordum da acıyı unuttum/az hissettim?" diye notlar alacak. belki acısına ve hassasiyetine isimler lakaplar vererek bu halleri tecrit edecek, belki de tamamen kişiliksizleştirme veya ufak parçalara ayrıldığını tahayyül edecek: bu yöntemleri ancak kişi kendi kendisine deneyerek keşfedebilir, öğrenme bu anlamda bireysel bir süreÇtir. nihayetinde hem vücudunu, hem aklını, hem de eylemlerini ve tecrübelerini farkedecek. bu farkındalık zamanla beynindeki travmaya karşı alternatif nöron yapıları oluşturacak. kendini tanıma süreci zamanla ne tip, ne yoğunlukta ve ne tarz bir düşünce şeklinin acıya ne şekilde etki ettiğini öğretecek. bu öğrenme beynin hormon salgısını da ayarlayacak. öğrenmenin son aşaması olan otomatik, kendiliğinden ve farketmeden işleme başladığı an rejim yavaş yavaş kontrolü geri kazanmış yani tedavi (öğrenme) nihayetlenmiştir.
ilaçla uyuşmak, travmayla, ameliyatla, elektroşokla risk almak fantastik ve şaibeli olabilir. özellikle de sorunu uzun vadeli çözme anlamında garantili olmadığı da cabası...
güncel Önemli Başlıklar