evde internet kullanmayı geçtim. inteRnet cafeleRe biLe damsız giRilemeyen zamanlaRdı. ne google ne youtube vaRdı. exploReRı açtığımızda yazacak adRes bulmak için, inteRnet cafeleRdeki sehpalaRın üzeRine atılmış bilgisayaR deRgilerinin içlerine bakardık. çok net anımsıyoRum. kadıköy uğuR dershanesinin karşındaki inteRnet cafeyi . elbette ozamanlaR inteRnet cafe diye bir kavRam yoktu. cafeleR vaRdı. içleRine inteRnete bağlı 2 yada 3 bilgisayaR konmuş, gayet ciks cafeleR. inteRnet amaç, yada aRaç değiL, tam anlamıyla lükstü.
evdeki bilgisayaRımda daha dünyaya açılmamış olmanın veRdiği huzuRla format atmadan seneleRce "idaRe" edeRdi. sonRa heRşey çok hızlı değişti. aRadaki "an"larım donuk donuk resimleRden ibaRet. süRecin başını hatırlıyoRum sadece. ama hitman 'in hikayeye nezaman dahil olduğunu çıkaRamadım. tek hatıRladığım bugünlerdeki lost u bekleme hissiyatımla paralel biR sabıR eşiğim olduğu. hayatımda kendimi bileRek oynadığım ilk first peRson shooteR oyundu belkide. ( diablo 'yu ayRı tutuyorum) elime silah almanın müthiş egosunu tattığım, ilkkez biRileRini öldürmekten keyif aldığımı anladığım oyun ! tek cdye sığıyor olmasına rağmen dönemin gRafik teknolojisi düşünülüğünde hiçte yabana atılır biR oyun değildi. sanıRım beni en çok oynaRken, bir stRateji beliRlemek zorunda olmam etkilemişti. (faR cRy kadar olmasada) geRçi abartmayalım , beynim atıpta sıfıR strateji ve planla binaya dalıp içerdeki adamı yangından mal kaçırıR gibi kurtaRdığımda olmuştuR.
uzatmayalım. oyunun hastasıydım işte. o yüzden sinema filminin çekileceğini öğrendiğimde fena heyecanlanmıştım. kendi kendime agent 47 yi kimin oynayabileceğinin değeRlendiRmesini yapıyoRdum. doğrusunu söylemek geekiRse ben bu göRevi -Rolü- nicholas cage - 'e uygun bulmuştum. kafasında barkod dövmesiyle bu rolün hakkından geleceğini zaten ıspatlamıştı face offtaki rolüyle.ancak elbette holıvuud üzeRinde bir yaptıRum gücüm yoktu ve yönetmen Xavier Gens cage'in yeRine timothy olyphant 'ı seçmişti hiTman olaRak. eh dedik. die haRd 4.0 de sevmiştim agayı kötü adam olaRak. neden o olmasındı ki ..
kafamdaki senaRyoda da uçmuştum Resmen. sene 2007 ve sinema teknolojiside aşikar olunca inanılmaz biR oyun-film show hayal etmiştim. en azından mission: Impossible deki ethan hunt'tandaha bir atRak daha bir karizma olmalıydı. çünkü o benim hayatımda efsane ajandı. işte bu yüzden yanlışlıkla ispanyolca hitman'i indiRdiğimde filmi rezil etmiyim diye izlemedim bile. siLdim hemen. iki gün sonRa ingilizcesini buldum (tanRı biR kez daha toRRenti korusun) cep telefonumun sesini kısdım ve kuruldum bilgisayaRımın başına. (nedense önemli filmleRi bilgisayaRda izleme gibi biR huyum vaR) ışıkları kapattım ve belki biRşey olur die bekledim duRdum filmin sonuna kadaR.
ı ıh. olmamıştı. beklentimin yarısın bile karşılıyamamıştı film. tamam. en sevmediğim huyumdu büyük beklenti ile cd playıRa filmi itmek ama yinede biRaz daha iyi biR hiTman'i hak edecek kadar çok biTiRmiştim oyunu. timothy olyphant'a b.k atmıyoRum. yada olgaKurylenko'ya. (elbette daha güzeLLeRi var dünya üzeRinde ama film için yeteRli bi hatundu) yoksa (bkz: kate beckinsale)
nede çok heyecanlanmıştım biRde filmin bazı sahneleRinin istanbulda çekildiğini öğRendiğimde. hatta kapalı çaRşıda geçen bölümleRi izleRken hafif ezik guRuRuda yaşamadım deiL. ama türkiye hala james bond 'un tüRkiyesi holıvud gözünde(neyse bu apayRı bir konu) yanlız ajanımız kızcağızı galata kulesinin yanında o kumaş parçasıyla yanlız başına bıRakınca -aha- dedim. kız gitti elden. lan o kız iç çamaşıRsız o sokakta bıRakılıRmı. neyseki setten en az 150 kişi vardıda kızı tüRkiyeden sağ salim çıkaRabilmişleR
efenim sonuçta büyük beklentim yüzünden heba olan filmler listesine aldım hiTman'ı. en kRal ajanımız halen the Bourne Supremacy deki Jason Bourne roluyle Matt Damon ...