bugün

türkçülüğün esasları

--spoiler--
türkler özgürlük ve bağımsızlığı sevdikleri için, iştirakçı (komünist) olmazlar, fakat, eşitliği sevdiklerinden dolayı, fertçi de kalamazlar. türk kültürüne en uygun olan sistem solidarizm yani dayanışmacılıktır. kişisel mülkiyeti kaldırmaya girişmeleri doğru değildir. yalnız sosyal dayanışmaya yarayan şahsi mülkiyetler varsa, bunlar meşru sayılamaz. bundan başka, sadece şahsi mülkiyet olması gerekmez. kişisel mülkiyet gibi, toplumsal mülkiyet de olmalıdır. toplumun bir fedakarlığı veya zahmeti sonucundan meydana gelen ve kişilerin hiçbir emeğinden doğmayan fazla karlar topluma aittir.

kişilerin bu karlı kendilerine mal etmeleri meşru değildir. fazla karların plusvalue’lerin toplum adına toplanmasıyla oluşacak büyük kazançlar, toplum hesabına açılacak fabrikaların kurulacak büyük çiftliklerin sermayesi olur. bu genel girişimlerden doğacak kazançlarla fakirler, öksüzler, dullar hastalar, kötürümler, körler ve sağırlar için genel bakım yerleri ve okullar açılır. genel bahçeler, müzeler, tiyatrolar, kütüphaneler kurulur. işçiler ve köylüler için sağlıklı evler yapılır. ülke genel bir elektrik şebekesi içine alınır. kısaca her türlü düşüklüğe son vererek toplumun huzurunu sağlamak için her ne gerekiyorsa yapılır. hatta, bu toplumsal servet yeterli miktara yükselince, halktan vergi almaya da gerek kalmaz. hiç olmazsa vergilerin türü ve miktarı azaltılabilir.

demek ki türklerin toplumsal ideali şahsi mülkiyeti kaldırmaksızın toplumsal servetleri fertlere kaptırmamak genelin çıkarına harcamak üzere korunmasına ve üretilmesine çalışmaktır.

türklerin, bundan başka, bir de ekonomik ideali vardır ki, ülkeyi büyük sanayiye kavuşturmaktır. bazıları: “ülkemiz bir tarım ülkesidir. biz daima çiftçi bir millet kalmalıyız” diyorlar ki asla doğru değildir. gerçekten, çiftçiliği hiçbir zaman elden bırakacak değiliz; fakat, çağdaş bir millet olmak istiyorsak, mutlaka büyük sanayie sahip olmamız gerekir. avrupa hareketlerinin en önemlisi ekonomik devrimdir. ekonomik devrim, ise, ilçe ekonomisi yerine, millet ekonomisinin ve küçük zanaatlar yerine büyük sanayinin konulmasından ibarettir. millet ekonomisi ve büyük sanayi ise, ancak koruma yönteminin uygulanması ile oluşabilir. bu konuda bize yol gösterecek olan milli iktisat teorileridir. amerika’da john ras ve almanya’da friedrich list, ingiltere’de manchesterienler kurdukları ekonomi bilimin genel ve milletlerarası bir bilim olmayıp yalnız ingiltere’ye özgü bir milli ekonomi sisteminden ibaret olduğunu meydana koydular. ingiltere, büyük sanayi ülkesi olduğu için, ürünlerini dışarıya göndermek ve dışarıdan ham maddeler getirmek zorundadır. bu nedenle ingiltere için yararlı olan tek yöntem gümrüklerin serbest olması kuralı yani açık kapı politikasıdır. bu ilkenin ingiltere gibi büyük sanayie sahip olmamış milletler tarafından kabul edilmesi, sonsuzluğa kadar ingiltere gibi sanayi ülkelerine ekonomik açıdan esir kalması sonucunu verecektir. işte, bu iki ekonomist kendi ülkeleri için birer özel “milli ekonomi” sistemi meydana getirerek, ülkelerinin büyük sanayi sahip olması için çalıştılar ve başarılı da oldular. bugün, amerika ile ingiltere ile boy ölçüşecek bir konuma yükselmişlerdir ve şimdi onlar da ingiltere’nin açık kapı politikasını izliyorlar. fakat, bu devre gelebilmeleri yıllarca milli ekonominin koruma yöntemlerini uygulamak sayesinde olduğunu da pek ala biliyorlar.

işte türk ekonomistlerinin de ilk işi, önce türkiye’nin ekonomik gerçeklerini incelemek sonra da bu objektif incelemelerden milli ekonomimiz için bilimsel ve esaslı bir program hazırlamaktır. bu program oluşturulduktan sonra, ülkemizde büyük sanayi yaratmak için her fert bu program dairesinde çalışmalı ve ekonomi bakanlığı da bu şahsi etkinliklerin başında gelen bir düzenleyici görevi üstlenmelidir.
--spoiler--