bugün

şiddet

Genel olarak tüm dünyanın problemi. Yerel bazda ülkemin alıştırılmaya çalışıldığı, sözde çözüm aracı.

Şimdi bir çoklarına "Çiçek çocuk edebiyatı" olarak görünecek bazı laflar edeceğim. Kimin nasıl algıladığını şu aşamada pek önemsemiyorum da zaten.

27 yaşımdayım, bir işim var, kirada oturuyorum ailemden yardım almadan kendi başıma yaşamaya çalışıyorum. Bir kız arkadaşım var, zaman zaman geleceğe dair düşüncelerle saatler geçiriyorum. Bir çokları gibi ülke için, minvalinde kendim ve sevdiklerim için endişeleniyorum. Geleceğe dair umutlu bir tavır takınmayı oldukça zor buluyorum. Sokağa çıkıp kutlama yapacak gücü kendimde bulamıyorum.

Kimseden nefret etmiyorum. Kafa kesen, köprüden insan atmaya çalışan, hayvanlara, çocuklara tecavüz eden kitleye bile çözümcü yaklaşmaya çalışıyorum. Adına naiflik, mallık diyebilirsiniz, yalnız herkesin bir şansı olduğuna inanıyorum. Sorun biraz bu noktada başlıyor sanırım. Zira ben bu tavrı aldıkça, bu kişileri ya da eylemlerini desteklemekle suçlanıyorum. Hepsinin öldürülmesi gerektiğine ikna edilmeye çalışılıyorum.

Herkesin beni bir kavganın tarafı olmaya zorlaması ruhumu köreltiyor. Her şeyi anlamaya, insanların neden böyle cani olduğunu kavramaya çalışıyorum. Okuyorum, izliyorum, konuşuyorum. Bunların hepsi beni "Marjinal" yapıyor. Aklını kaçırmış olan ben oluyorum.

Bunları yaşayan tek insanın ben olmadığımı biliyorum. Belki hala kendime zarar vermiyorsam sebeplerinden biri de budur.

Tüm travmalardan, bağırış çağırıştan sonra artık serpilmiş bu dev kaosun, şiddeti sevmekten kaynaklandığına karar verdim. Yanılıyor olabilirim, sorun değil. Herkesin, duygusal olarak köreltildiği, bırakın sevgiyi, aşkı şarkıları bile bir günde tükettiği zamanlarda yaşıyoruz. Kulağa klişe de gelse, dinin içinde sayıkladığınız, internetin her yanına kazıdığınız o "hoşgörü" kelimesinin içini boşaltıp yok ediyorsunuz.

Yaşamaktan öylesine kopuyorsunuz ki şiddetin verdiği gerginlik size hayatta olduğunuzu hissettiriyor.

Kavga eden televizyon yarışmacılarını izlemek ile kafa kesen kaçıkları izlemek arasındaki fark git gide azalıyor. Bu şiddet size bir şeyler hissettiriyor. Mutsuz ve doyumsuz hayatlarınız içerisinde hapsolduğunuzu anlayamıyorsunuz.

Dışarıda sevdiklerinizin başına bir şey gelmesinden korkmaya başlıyorsunuz. Bu güvensizliği yaratan kişiler arıyor ancak fikirlerden uzak duruyorsunuz.

Vicdanınız çoktan sizi terk etmiş, o boşluğu da nefretle dolduruyorsunuz.

Ben sizden korkuyorum. Korkmaktan utanmıyorum. Artık hissettiğiniz tek şey kin olduğu için sizin utanmanızı bekliyorum.

Terör örgütleri, devletler, askerler, polisler ya da benzeri her oluşumun beni korumak için orada olduğunu söylerken, istisnasız her birinden zarar görmekten korkuyorum.

Ben çocuklarıma vicdanlı olmayı ve hissetmeyi öğreteceğim. Gerisi umurumda değil.