bugün

istiklal caddesi

Beyoğlunun arka sokakları dikine bağlanır buraya. Saparsın, köhne ahşap evler çıkar karşına mavi ,sarı, mor ışıklı üstü çentikli pencerelerden sarkar , sıkışır , itişir kadınlar, kaybedenlerin kapılarında beklediği hayat kadınları. O ışıltılı vitrinli aşağı yürürken sola, yukarı çıkarken sağa kaydığın istiklal biranda pufff gandalf dokunmuş gibi bırakır kendini sert köşeli, azgın , sarhoş bir hayata. Mor saçlı , çığlık atmayı seçen, onsekizi henüz geçmiş ya da makyajla kamufle etmiş masumluğunu, belinden eğilerek yere doğru kahkahalar atanlar, elinize ilan tutuşturanlar, anketçiler, kendini kendine kabul ettirmeye çalışanlar... sakız satan bir amca ,beli bükük zayıf, gözleri görüyor mu diye hep merak ettiğim, hayattan kararmış bakışlı tinerciler, kafaları güzel , bulundukları kafaya gelmek için bir ton para harcayanlarla dalga geçiyorlar, boşluğa konuştuğu sanılan meczuplar, sahte sırıtışlı androidler. Herşey. gece dörde doğru çehresi değişen alkol ve şiddet kokan bir muamma. kakalak gibi karanlıkta ortaya çıkan...