bugün
- gavsın 4 büyük meleğin özelliklerini taşıması13
- ali koç da bizim aziz yıldırım da bizim21
- herkesle iyi geçinmek15
- irem derici'nin erkek sevdası17
- sözlükten hatun kaldırmak12
- anın görüntüsü13
- tezgahtarlık yapan doktora mezunu27
- akraba evliliği bir özgürlüktür19
- kürt milliyetçiliğinin çok komik olması17
- uzay pornosunun adı ne olmalı11
- savaştaki ülkelerden daha fazla enflasyon olması16
- kur koruma ne demek11
- rte türkiyenin geleceğinin garantisidir15
- bizi tanrı değil bilim kurtaracak16
- cinlerin musallat olma sebepleri20
- hiç yaşamadığın şeyi hatırlamak11
- ali koç12
- kadının kocasına ismi ile seslenmesi mekruhtur18
- icardi190519
- ellerim bos gonlum hos9
- gideon reid morgan jj29
- jose mourinho18
- küresel ıkınmanın yahudi olması gerçeği14
- islam10
- meral akşener14
- bir insanın sizi sevmediğini nasıl anlarsınız12
- ctrlx ile adana sokaklarında gece vakti gezmek9
- üstteki yazar hakkında fikrini söyle13
- allah'ın bizi yobazlarla imtihan ettiği gerçeği15
- arkadaşlar sizce bu bana yakışır mı8
- saraca silsüpüroğlu14
- tatvan belediyesinde rte'nin resminin indirilmesi26
- aktroll yazarları donuzlayıp umursamamak11
- amerikan film klişeleri9
- esma bint mervan15
- fenerbahçe9
- atatürk'ün yabancılarla evliliği desteklememesi11
- aziz yıldırım ve ali koç'un canlı yayına çıkması43
- dursun özbek'in aziz yıldırım'a verdiği ayar9
- erkek sünnetine 18 yaş sınırı getirilmesi16
- maca sekiz8
- erkek erkeği siker mi15
- yazarların bira içme rekorları13
- bik bik'in gece kapısına gidip serenat yapmak14
- aziz yıldırım12
- bir hafızın ateiste karşı müthiş açıklamaları9
- 9 haziran 2024 fenerbahçe başkan seçimi11
- akp nin iktidardan düştüğü gün13
- ali koç ve aziz yıldırım başkanlık seçimi8
- giden gider9
pek takip etmem kendisini ama şans eseri rast geldiğim 7 nisan yani bugün yayınlanan şu yazısını ayakta alkışlamışımdır. gerçi bunları yazan çokta karşı taraf yine aldırış etmiyor ya. basit bu kadar mı karmaşık yapılır? ihtiras, ben merkezcilik bu derece mi zirve yapar? neyse her şey olacağına varır. okuyun; yazı aşağıda !
--spoiler--
Şöyle bir hatırlayalım, Yargıtay Başsavcısı iktidar partisini mahkemeye verince neler oldu?
Aydın Doğan'ın adamları zil takıp oynamaya başladılar. "Hükümet yanlısı" basın da karşı yaygarayı kopardı.
TÜSiAD sustu.
Bunun üzerine "niçin susuyor" gibi eleştiriler başladı.
Bunun üzerine de TÜSiAD başkanı olan Aydın Doğan'ın kızı, kapatma davasına "yarım ağız" karşı çıktı. Çıkar gibi yaptı.
Sonra gene sustu.
Hanımefendinin gerek iş ve yatırım politikaları oluşturmada, gerekse genel politik meselelerdeki tavır alışlarında, babasıyla ve kocasıyla "istişarelerde" bulunup bulunmadığını bilemeyiz.
Dolayısıyla kendisini "babasına sordu" falan diye suçlayamayız. Koskoca TÜSiAD başkanı böyle şey yapar mı?
Ancak, "tırstığı" için suçlarız. Yüksek ve laik burjuvazinin, daha doğrusu "istanbul büyük sermayesinin" organı olan TÜSiAD, korkak davranmıştır. Tavır almakta geç kalmış, gelişmeleri beklemiş, neden sonra da yarım ağız bir eleştiriyle yetinip "sütre gerisine" çekilmiştir.
Hani sanki "maçı kimin kazanacağını bekler" gibi bir hali vardır!
Azıcık malumatfuruşluk edelim: Talleyrand'ı bilir misiniz, ünlü Fransız devlet adamı, daha doğrusu her devrin adamı...
1830 ihtilalinde, sokak çarpışmaları başlayınca, Talleyrand konağının penceresinden bakmış... (Paris gezginleri bilecekler: Rivoli Sokağı'nın, hani Benlux'ten ucuz parfüm aldığınız sokak var ya, onun en başındaki bina, Concorde Meydanı'na çıkarken.)
"Yaşasın, biz kazandık!" demiş. Sekreteri, "biz hangi taraf oluyoruz" diye sormuş.
Talleyrand, "onu," demiş, "çarpışmalar bitince söylerim!"
istanbul sermayesi, iş merkezlerinin pencerelerinden seyrederek, bürokrasihükümet çarpışmasının sonucunu bekliyor.
Kazanana "biat" etmek üzere...
Bu sınıf gerçekten bir burjuva sınıfı olsaydı zaten ne darbe olurdu bu memlekette ne yol kazası...
Karl Marx, 1840'lı yıllarda ingiltere ve Fransa'ya bakmış bakmış, "günümüzde," demiş, "iktidarlar burjuvazinin işlerini halleden birer komisyona dönüştüler" ...
Bizde ya bürokrasi sultasını sürdürmekle yükümlü komisyonlardır (şu meşhur ara dönemler, 1960, 1971, 1980), ya da halkın derin tepkisini yansıtan ve kafa göz yaran bir çeşit "devrim konseyleri" ... (1950, 1965, 1983, 2002 halk devrimleri)... Biri gelir, biri gider...
Bu kavgada Türk burjuvası seyircidir, çünkü burjuva değildir, yalnızca zengindir.
Ah hanımefendi ah, sizler iktidarda olsanız, sıkı mı sizin hükümetinizi mahkemeye versinler? Muhterem pederiniz de alt tarafı bir inşaat ruhsatı alabilmek için memleketi bu kadar vahşice gersin, değil mi efendim?
Bu ülkede doğru dürüst, akılcı kapitalist, çağdaş, özgürlükçü, liberal bir burjuva sınıfı doğduğunu göremeden öleceğim, mezar taşıma öyle yazsınlar.
--spoiler--
--spoiler--
Şöyle bir hatırlayalım, Yargıtay Başsavcısı iktidar partisini mahkemeye verince neler oldu?
Aydın Doğan'ın adamları zil takıp oynamaya başladılar. "Hükümet yanlısı" basın da karşı yaygarayı kopardı.
TÜSiAD sustu.
Bunun üzerine "niçin susuyor" gibi eleştiriler başladı.
Bunun üzerine de TÜSiAD başkanı olan Aydın Doğan'ın kızı, kapatma davasına "yarım ağız" karşı çıktı. Çıkar gibi yaptı.
Sonra gene sustu.
Hanımefendinin gerek iş ve yatırım politikaları oluşturmada, gerekse genel politik meselelerdeki tavır alışlarında, babasıyla ve kocasıyla "istişarelerde" bulunup bulunmadığını bilemeyiz.
Dolayısıyla kendisini "babasına sordu" falan diye suçlayamayız. Koskoca TÜSiAD başkanı böyle şey yapar mı?
Ancak, "tırstığı" için suçlarız. Yüksek ve laik burjuvazinin, daha doğrusu "istanbul büyük sermayesinin" organı olan TÜSiAD, korkak davranmıştır. Tavır almakta geç kalmış, gelişmeleri beklemiş, neden sonra da yarım ağız bir eleştiriyle yetinip "sütre gerisine" çekilmiştir.
Hani sanki "maçı kimin kazanacağını bekler" gibi bir hali vardır!
Azıcık malumatfuruşluk edelim: Talleyrand'ı bilir misiniz, ünlü Fransız devlet adamı, daha doğrusu her devrin adamı...
1830 ihtilalinde, sokak çarpışmaları başlayınca, Talleyrand konağının penceresinden bakmış... (Paris gezginleri bilecekler: Rivoli Sokağı'nın, hani Benlux'ten ucuz parfüm aldığınız sokak var ya, onun en başındaki bina, Concorde Meydanı'na çıkarken.)
"Yaşasın, biz kazandık!" demiş. Sekreteri, "biz hangi taraf oluyoruz" diye sormuş.
Talleyrand, "onu," demiş, "çarpışmalar bitince söylerim!"
istanbul sermayesi, iş merkezlerinin pencerelerinden seyrederek, bürokrasihükümet çarpışmasının sonucunu bekliyor.
Kazanana "biat" etmek üzere...
Bu sınıf gerçekten bir burjuva sınıfı olsaydı zaten ne darbe olurdu bu memlekette ne yol kazası...
Karl Marx, 1840'lı yıllarda ingiltere ve Fransa'ya bakmış bakmış, "günümüzde," demiş, "iktidarlar burjuvazinin işlerini halleden birer komisyona dönüştüler" ...
Bizde ya bürokrasi sultasını sürdürmekle yükümlü komisyonlardır (şu meşhur ara dönemler, 1960, 1971, 1980), ya da halkın derin tepkisini yansıtan ve kafa göz yaran bir çeşit "devrim konseyleri" ... (1950, 1965, 1983, 2002 halk devrimleri)... Biri gelir, biri gider...
Bu kavgada Türk burjuvası seyircidir, çünkü burjuva değildir, yalnızca zengindir.
Ah hanımefendi ah, sizler iktidarda olsanız, sıkı mı sizin hükümetinizi mahkemeye versinler? Muhterem pederiniz de alt tarafı bir inşaat ruhsatı alabilmek için memleketi bu kadar vahşice gersin, değil mi efendim?
Bu ülkede doğru dürüst, akılcı kapitalist, çağdaş, özgürlükçü, liberal bir burjuva sınıfı doğduğunu göremeden öleceğim, mezar taşıma öyle yazsınlar.
--spoiler--
güncel Önemli Başlıklar