aşka teslim olmuşsundur, sahibin odur artık, gidilmeyecek yerde git dese gidersin, gelinmeyecek yere gel dese gelirsin, arada önüne eğlencelik bişeyler atar heyecanla oynarsın, sonra alır onu önünden atar uzağa, koşarsın peşinden yakalar yine oynarsın, sonra alır onu tekrar elinden vermez. diyemezsin bişey, sahibindir çünkü. aşını verir, evini verir, eğlenceni verir, ses çıkaramazsın. sahibin nereye giderse oraya gitmek zorundasındır, sahiptir sana çünkü. bazen boynunda tasma çeker seni, bazen özgürce tıpış tıpış gelirsin arkasından...
sürer gider bu böyle taa ki sahibin ölene kadar, aşk ölene kadar..ölünce oturur ağlarsın yanıbaşında sahibinin, yine de bırakmazsın onu, belki kabullenemediğinden, belki de aklın ermediğinden; bir daha canlanmayacağına, canlanıp seni eğlendiremeyeceğine, önüne istediğin şeyleri atmayacağına, artık öldüğüne ve seni sahipsiz koyduğuna aklın ermez..belki de gidecek yerin yoktur ondan bırakmazsın onu oracıkta..ceset çürüyüp kokmaya başladığında anlarsın ki bu sahiplikten çıkmış, sana işkence olmaya başlıyor beklemek, işte o zamandır ki ayrılık vakti gelmiştir. yeni bir sahip bulman gerektiğini anlarsın..sahip aslında hiç değişmez, sonuçta sana verdiği aş, eğlence aynıdır nerdeyse. sahibin bedeni, yüzü değişir ama senin beklentilerin hep aynı doğrultudadır; biraz aş, biraz uğraş, biraz eğlence...
işte bu yüzden aşk köpekliktir, köpek gibi sevmektir...
aşk da senindir, sahiplik de, köpeklik de senin..kendi kendimizin köpeği olmaya zorlar bu lanet şey, allah belasını versin...
yok lan yok vermesin, vazgeçtim, onsuz naparız ki, gidecek yerimiz yok..*