insanı genellikle gıcık eden söz öbeğidir.
gece ertesi gün sınıfta sunmam gereken ödevin bir kısmını yaptım, ama bitiremedim. yatakhane öğretmenimiz geldi ve mecburen yatağıma çekilmek zorunda kaldım.
sabah saat beşte kalktım. kalktım kalkmasına ama nasıl kalktığımı ben bilirim. o karanlıkla yaklaşık on dakika terliklerimi aramam o gün yaşacaklarımın habercisiymiş demek.
ödevin başına geçtim. yazmaya başladım, ama o denli uykuluydum ki ara ara dalıp gidiyor, rüya falan görüyordum. uyandığımda "gittiskjlı" gibi şeyler yazmış olduğumu farkedip şaşırıyordum. ödevi yarım yamalak da olsa altı buçukta bitirdim.
yattım, doğru dürüst uyuyamadan* yatakhane öğretmenimiz geldi ve bizi uyandırdı. ben uyandım, terliklerimi yine bulamadım. giyindim, ödevimi almamaya karar verdim. ödevi yirmi dakikalık tenefüsten sonraki derste sunacaktım çünkü. yine de dolabımdaki kitaplardan birinin arasına koydum.
uykusuzluktan başım ağrıyordu, derslerdeki durumum gerçekten çok kötüydü. ingilizce dersine kitabımı götürmeyi unuttum, rehberlik dersinde de kalemim olmadığından öğretmenin doldurmamız için verdiği anketi dersin sonunda ancak yetiştirdim.
sonra yirmi dakikalık tenefüs oldu, yatakhaneye gittim. ödev için etrafa bakındım, ama bulamadım. deli olacaktım, o kadar uğraştığım ödev yoktu. koşa koşa okuldaki dolabıma gittim, orada da bulamadım. koşa koşa yatakhaneye geri dönerken aklıma ödevi kitabın arasına koyduğum geldi.
"n'aptım lan ben" gülümsemesiyle yatakhaneye girdim, kitaplarımın olduğu dolabı açtım. bir iki kitabın arasına baktım, ama ödevim hiçbirinin arasında değildi. aradım, bütün kitapları defterleri karıştırdım, okuldaki dolaba koştum, oradakileri de karıştırdım ama nafile... ödevi bulamadım. derse ödevsiz gittim.
öğretmenime ödevi kaybettiğimi söyleyince güzel bir azar yedim, baş ağrısının üstüne bir de burukluk eklendi.
öğle yemeğinde en sevmediğim yemek vardı, biber dolması. yatakhaneye gittim, yiyecek bir şeyler bakındım ama bulamadım. sonra birden bu sabah bulamadığım bir kitap gözüme çarptı. kitabı açtım, ödevi buldum. o an bütün sinirlerim gerilmeye başlamıştı, kendime hakim olamayacaktım ki arkadaşlardan biri geldi. kitabı onun alıp almadığını sordum, o da "abi benim kitabı bulamadım sabah seninkini aldım." dedi. demagoji-azar karışımı bir konuşma yaptıktan sonra ödevi alarak ödevi vermem gerek öğretmenin yanına gittim. ödevi gösterdim, "ben sizden bilgisayar çıktısı istedim." dedi. yine bütün sinirlerim gerilmeye başlamıştı ama özür dileyip çıktım.
sonra akşam bunu bir arkadaşa anlattım:
-işte abi böyle böyle oldu. kafayı yerim böyle giderse.
-bence çok kafana takıyorsun.
-senin notlar falan iyi tabi, sizin odadaki insanların hepsi inek zaten.
-ya sen de... hayat böyledir işte.
sinirlerim gerilmeye başladı, kendime hakim olamayacaktım. Çok öfkeli bir küfür savurduktan sonra "skerim böyle aşkın ızdırabını" ruh hali içerisinde yatağıma girdim.