yazmak, faniliğin saldırısına karşı, bazı yetenekli insanların gösterdiği reflekstir. refleks ne kadar güçlü olursa, refleks sahibi o kadar uzun yaşar.
bu, şu anlama geliyor: edebiyatçılar, genellikle ömürlerini uzatmak için yazarlar. mesela mehmet akif ersoy hala yaşıyor, yaşamaya da devam edecek. yunus emre veya şeyh galip de öyle. fakat bu insanların arkadaşlarını, yaşıtlarını kim biliyor? kimse...
biraz dikkat edince; ayakta kalan, ömrü uzayan isimlerin, edebiyata meslek olarak değil de mesele olarak baktıklarını görüyoruz. ile mesele arasındaki farkı önemsiyorum. önemsiyorum çünkü, meslek sahibi işini kaybedebilir, iflas edebilir. fakat mesele sahibi, meselesini, dolayısıyla kendisini kaybetmez.
yine, ayakta kalan edebiyatçıların, edebiyatı tutunacak dal olarak değil, dikilecek fidan olarak gördüklerini biliyorum. malum: tutunduğumuz dal kırılırsa uçuruma yuvarlanırız, fakat diktiğimiz fidan kurursa, yenisini dikeriz.