bugün

yakın tarihteki azınlık ayaklanmaları

yunan isyanı:

Osmanlı devletine karşı gerçekleşip başarılı olan ilk ayaklanmadır. Daha önceden geçekleşen azınlık ayaklanmaları genelde daha yerel kalıp tabana yayılmamıştır, fakat yunan ayaklanması sonucunda osmanlı’nın her yanındaki rumlar katılmasa bile destek vermiştir. Bunun sonuncunda büyük devletler katılmış ve Yunanistan krallığı kurulmuştur.

Rumlar ve yunanlar Osmanlı topraklarının hemen hemen her köşesinde yaşamaktaydı. Yunan ismi yunan yarımadasında yaşayan topluluğa denilirken, suriye’den kafkasya’ya, Anadolu dan kıbrıs’a rum ismiyle anılırdı bu topluluk. Osmanlı’nın hakimiyet sağlayamadığı iyon adaları dışında bütün rumlar ve yunanlar Osmanlı egemenliğinde uzun yıllar yaşamışlardır.

Osmanlı egemenliğinde rumlar en büyük ayrıcalığa sahip toplumların başında geliyordu. Ticari hayatta tartışılmaz bir rahatlığı olan rum burjuvası Osmanlı millet sisteminin en rahat kısmını oluşturuyordu. Dini konularda istanbul’un fethinden hemen sonra kurulan fener rum patrikhanesi sebebiyle dini olarak her zaman bir rum patriğe bağlı kalmışlardır. Hatta diğer Ortodoks olan topluluklar bile rum patrikhanesine bağlanmış ve bariz rum üstünlüğü ortaya çıkmıştı. Osmanlı rumları hiçbir zaman din değiştirmeye zorlamamış, hatta Ortodoks olarak kalıp daha fazla vergi ödemesinden memnun olmuştur. Az sayıda rum ve yunan kökenli Osmanlı vatandaşı Hristiyanlardan alınan vergilerden kurtulmak için Müslüman olmuştur. Özellikle ege adalarında pek çok belediye yönetimine Osmanlı türkleri hiç karışmamış ve tamamen rum ve yunan egemenliğine bırakmıştır.

19. yüzyıl başından itibaren dünyanın her yerinde azınlık hareketlenmeleri artmıştır. Bunun sebebi Fransız ihtilali denilse de aslında daha çok Amerikan bağımsızlık savaşına bağlıdır. Koca Britanya imparatorluğunun 12 koloninin bağımsızlığını kabul etmesi pek çok millete örnek model olmuştur. Bunların önemli bir kısmı da Osmanlı’nın balkanlardaki toprakları içerisinde yaşamaktadır. Sırplar, yunanlar, romenler, bulgarlar ve Arnavutlar zaman içinde ayaklanıp bağımsızlığını almıştır.

19. yüzyıl öncesinde yaşanan ayaklanmalar daha çok yerel kalmıştır ve büyük organizasyon olmamıştır. Osmanlı içerisinde en rahat topluluk olan yunanlar karşılığını ilk büyük azınlık ayaklanması olarak vermişlerdir. Eski yunan medeniyetine büyük hayranlık duyan Avrupa ise kayıtsız kalmamış büyük yardım etmiştir. Navarin filosunun yakılması sonucu ayaklanmanın yönü değişmiş yunanlar bağımsızlığını kazanmıştır.

1814 yılında rus topraklarında kurulan filiki eterya cemiyeti bağımsız Yunanistan kurulması için büyük çalışmalar yapmaya başladı. Kısa sürede Osmanlı topraklarında faaliyet gösteren ilk cemiyet ilk hareketliliğini eflak ve boğdan’da yaptı. Osmanlı eflak ve boğdan da yunanlara yönetimde özel bir ayrıcalık tanımıştı bu yüzden isyan bu bölgede başladı. Fakat yoğun nüfusa sahip olamayan yunanlar bu bölgede ayaklanmada başarısız oldu hatta ayrıcalıklarını kaybetti ve isyan kolaylıkla bastırıldı.

Eflak ve boğdan ayaklanması başarısızlığa uğrasa da filiki eterya yunan ve rumlar arasında büyük bir popülerlik kazanarak stratejik bir zafer kazandı. Artık mora yarımadası, yunan adaları, karadeniz Pontus Hristiyanları, istanbul rum aristokrasisi filiki eterya’ya gönülden destek vermeye başlamıştı. Kısa sürede çok büyük bir isyan mora yarımadasında patlak verdi. Osmanlı’ya karşı ilk büyük ve organize isyandı bu. Düzensiz birlikler mora yarımadasında hızlı bir şekilde yükseldi. Mora yarımadası megali idea için denek olarak seçilmişti filiki eterya tarafından. ingiliz kontrolünde olan yunanların yaşadığı iyon adalarına yakın olduğu için dış desteklere oldukça açık bir bölgeydi. Fakat ayaklanma gene filiki eterya liderlerinin hayallerinin çok gerisindeydi. Mora yarımadası ve bazı ege adaları silahlı çatışmalar olmamıştı. Trakya ve anadolu’da yaşayan rumlar ve yunanlar büyük maddi destek versede büyük çapta çatışmalardan uzak durmuştu.

Mora yarımadasında kontrolü tam anlamıyla sağlayamayan yunan isyancılar için bu sefer türkler başta olmak üzere bütün yunan olmayanlar olmaya başladı. Tripoliçe ve navarin katliamı bunların en önemlileri arasında yer alır. Kısa sürede mora yarımadası başta olmak üzere girit, Kıbrıs ve orta yunanistan’da binlerce türk sivil katledildi. Kana doymayan yunan isyancılar zengin Yahudileri hedef almaya başladı. Son 200 yıldır mora’da Türk ve Yahudi varlığından söz edilmiyorsa bunun en büyük sebebi Yunanistan bağımsızlık savaşıdır.

Özellikle mısır birliklerinin gelmesi ile isyan neredeyse bitme noktasına gelmişti. Osmanlı birlikleri yeni kaldıran yeniçeri ocağının eksikliğini hissetse de mora da kontrolü sağlamıştı. Özellikle donanma desteği ile yunan isyancılar ile rahatlıkla başa çıkabiliyordu. Fakat Avrupa devletlerinin yunan hayranlığı böyle bir isyanın sona ermesine izin vermedi. ingiliz, Fransız ve rus donanmalarının birleşik kuvvetleri Osmanlı ve mısır donanmasını navarin deniz muhaberesinde büyük bir yenilgiye uğrattı. Osmanlı yönetimi bu olayı protesto edip tazminat istese de karşılığını rusların savaş ilanı ile aldı.

Navarin deniz muhaberesi yunan isyanının yönü değişti. Artık ingiliz, Fransız ve rus devletleri resmi olarak yunan isyancılarının yanındaydı. Ruslar yeniçeri ocağının kalkmış olması ve mısır’ın merkezi hükümete karşı olan tutumundan faydalanarak edirne’ye kadar hızlı zamanda ilerledi. Osmanlı çok ağır koşullar içeren edirne anlaşmasını imzalamak zorunda kaldı. Yunanistan’ın bağımsızlığı tanındı. Mora dışında orta yunanistan’ın bir kısmı ve bazı ege adalarında Yunanistan krallığı kuruldu.