bugün

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

sokakların hayli karanlık olduğu bir yerden geliyorum. attığın her adımın uçurum derinliği olduğu yollardan. insanlar üzerime basıyorlar. koru beni.
seni düşünüyorum ve mutlu olduğunu ummaktan fazlası gelmiyor elimden. sevdiğin bir şarkıyı açıyorum. Senin dışındaki her varlıktan iğreniyorum sanki. Senden başka herkes derimi bir asit gibi yakıyor. Yalnızca sen bana tanrının insan yaratmakta iyi olduğunu söyleyebiliyorsun. Sen de olmasan şu beyaz yıldızların altında nasıl inanacaktım? Koru beni. Koskoca dünyada özlem dolu sıradan bir kız gibi sığınacak hiçbir yerim yok. Uygun olduğum, yerleşebildiğim tek bir boşluk… Acılarım kadar büyüğüm sanki. Bana verdikleri kimliğe sığabilmek için sürekli kesiyorum içimden bir yerleri, inceliyorum, azalıyorum. Sesimi, çığlıklarımı. Adımın ardında bırakıyorum. Kanım kalıyor geride, anılarım, senin bakışların. Koru beni. Kelimelerden kurmuştum dünyamı. Bir odaya sığınmış etrafıma kitaplar dizmiştim. Seni karşıma oturtup onları dinletmiştim. Kalın sayfalar arasında hayaletine bile değer vermiştim ben. Elime çelik cümleler almış çekip vurmuştum kendimi. ilaç yapmıştın yerde kalan harflerden. Şimdi hiçbiri yok. Sesim soluğum kesik. Hangi kalıbı istiyorlarsa giydiriyorlar bana bu Dostoyevski’den uzak hastane odasında.

sanki dünya benim ağır düzeydeki psikolojik bir hastalığımın yan etkisiymiş gibi hissediyorum, itiraz da edemiyorum.“Deli mi” olacağım bundan sonra? Koru beni.