bugün

rapunzel in osmanlı tarihinden çalıntı olması

grimm kardeşlerin bir tarih hırsızı olduğunu gösteren gerçek.

evet, bir kızın sarayın enceresinden saçını uzatıp yakışıklı prensi içeri alması pek tabi ki akla mantığa aykırıdır. bu hikayeyi yazanların hayal dünyasının ürünüdür bu durum.

ama osmanlı'da gerçek bir rapunzel vakası yaşanmıştır tarihte.

osmanlı'nın kuruluş yılları, orhan gazi han babamız döneminde, ceddimiz, bizans tekfurlarının üzerine akın üstüne akınlar yaparlarken bu akınlardan birinde de bugün istanbul-sultanbeyli'de yer alan aydos kalesine saldırırlar.
saldırıda muvaffak olamazlar, lakin kuşatmayı da kaldırmaz, kaleyi fethetmek için muhasaraya devam ederler ve bir çare ararlar.

işte bu kuşatma esnasında aydos tekfurun kızı bir rüya görür, Rüyasında bir kuyuya düşmüştür. Yakışıklı bir kahraman gelip onu kurtarır, elbiselerini çıkartıp onu yıkar ve temiz ipek giysiler giydirir.
tekfurun kızı bu rüyanın çok etkisinde kalır birkaç gün sürekli bu rüyasında gördüğü yakışıklıyı düşünür.

işte kız yine rüyasındaki kahramanı düşünürken, osmanlı kaleye yeniden saldırır, saldıran yiğitlerin içinde kız rüyasında gördüğü yakışıklıyı görür, bu kişi orhan gazi han babamızın silahşorlerinden abdurrahman gazi'dir.

kız, Hemen bir mektup yazarak bir taşa sarıp kuşatma birliklerinin arasına atar.
Taş, Abdurrahman Gazi'nin ayağının dibine düşer.
içindeki mektubu Rumca bilen bir askere çevirtirler.
Tekfurun kızı mektubunda, "Osmanlı birliklerinin çekiliyor gibi yapmasını, gece Abdurrahman Gazi'nin yanına güvendiği adamlarını alarak tekrar gelmesini, kaleyi teslim edeceğini" bildirir.

Gaziler planı uygulamaya koyarlar.
Bu sırada Tekfur ve adamları zafer sarhoşluğu içerisinde eğlenceye dalmışlardır.
Gece kale surlarına yaklaşan Abdurrahman Gazi'ye Tekfurun Kızı bir ip sarkıtır.
Gazi buradan surlara çıkar ve kapıları Osmanlı birliklerine açarak kalenin fethini sağlar.

Fetihten sonra ise Orhan Gazi, Abdurrahman ile Tekfurun kızını evlendirir.

onlar ererler muratlarına grimm kardeşler çıkar kerevetlerine.

iş bu Yarı gerçek yarı efsane bu hikaye, aşıkpaşazade tarihinde geçer, aşıkpaşazade'den sonra bu hikayeyi Hadidi, Hoca Saadeddin, ibni Kemal, Katip Çelebi, Solakzade ve dahası... anlatmaya, aktarmaya devam ederler. ta ki hikaye 18. yüzyılda grimm kardeşlerin kulağına gidene kadar.

sonra?
sonrası malum.
bizim öz tarihimiz, bizim öz hikayemiz, efsanelerimiz hırsızlar tarafından dünya klasikleri arasına sokulur.

tıpkı yüzlerce yıl evvel homeros'un yaptığı gibi.

"homeros ne yapmış ya la?" diye soran, merak eden varsa, onu da şöyle alalım;
(bkz: homeros bir tarih hırsızıdır/#15130396)