annesini trafik kazasında kaybeden küçük bir çocuk ile okur-yazar olmayanlar için mektup yazarak para kazanan , mutsuz ve bekar bir öğretmen emeklisi kadının kesişen yollarının,küçük çocuğun hayatta kalan tek yakını olan ve yıllardır görmediği babasının izini sürerken dostluğa dönüşmesini anlatan bir hikaye.başta birbirine mütemadiyen gıcık olan bu ikili *yavaş yavaş aralarındaki buzları erittiler, yalnızlıktan başka şeylerin de varlığından haberdar olmak isteyen birçok insan gibi.
arka planlarda sıkça brezilya'nın fakir yüzü yansıtılmış.kalabalık metro vagonları,pencerelerden atlayıp binen yoksul insanlar,yerlerde yatanlar, üç kuruşluk şeyi kap-kaç yapıp ,yakalanıp silahla vurulanlar,işçiler...brezilya'ya dair görmeye alışık olduğum bir çok şey ise yoktu...mesela bir kare bile o meşhur brezilyalı güzellerden birine yer verilmemişti...mahalle arasında küçük çaplı bir futbol gösterisi vardı ancak..bücür de artistik bir kaç hareket yaptı..
başarılı bir filmdi bence.ilk yarım saati biraz monoton geçse de ,daha sonra toparladı,özellikle -yollarda bulurum seni- kısmı gönül eğleyiciydi..
gerçi yola eşek koysan, eşeği birkaç tane de maceraya sürüklesen yine de izlenesidir benim için...yol olsun,çamurdan olsun....
filmden güzel bi diyalogla ve sonra bir cümleyle nihayete ersin bu yazı.
çok da spoil'mıyor ama yine de levhayı koyalım biz şöyle:
--spoiler--
yaşlı kadın ve şoför restorandadır.içki gelir.kadın iki bardağa doldurur içkileri..
adam:hayır,hayır ben dini vecibelerine bağlı biriyimdir.
kadın:bahse girerim,yukardaki şu an bakmıyordur bize...
--spoiler--
...belki de resimler olmamalı.hatırlatıyorlar birçok şeyi.unutmamızı önlüyorlar...