bazı filmler vardır. ne kadar izlenilse de eskimez. her izlenildiğinde daha önceki izlemelerin üzerine bir şeyler katılır. her izlenildiğinde aynı duygu düşünceler tekrar uyanır. bunlar sanki film değil de sanki bizim birer anımız gibi yaşamımız da yer eder. bir yerde konuşulduğunda, karşımızdakilerle sanki aynı anıyı paylaşmışız gibi kahkahalar atar, üzülür. hababam sınıfı örneği bu tanımlamanın örneğidir.
başlangıçtaki 7 dakikalık ingiltere klibiyle gerçekten de ingiltereye giriyorsunuz, pasaportunuz olmadan, vizesiz, dünya vatandaşı sıfatınızla. ve bu size aslında ne kadar da saçma sapan şeylerin olduğu bir dünya hakkında fikir veriyor istemeden. falkland savaşında babasını kaybetmiş bir çocukla karşılaşıyoruz ingiltere'de. bir de punk tayfayla. bu ikisinin kesişimi bize ingiltereyi veriyor işte. 1980lerin ingiltere'sini.absürtlük denizinin içinden bu kadar samimi bir balığın çıkması işte bu en başta dediğim samimiyetten ileri geliyor ve this is england ı anılarımızdan biri yapıyor.
filmin sonunda isminin ne kadar da yalan olduğunu anlıyorsunuz.burası ingiltere değil. burası dünya. bizler de insan.