--spoiler--
kızın o iğrenç evden ve lucille'den başta hiç işkillenmemesi, hayalet görünce normal tepkiler vermesi son derece saçmaydı. hayalet ulan! az ötenden karaltı geçiyor, bayılsana! yok, iki nefesi hızlanıyor, sonra normale dönüyor. saçma. birilerinin ona boyuna çay içirmesi, kocasının gece yatağında olmaması, lucille'in cani lafları... hiçbirinden mi şüphelenmez insan! bu gibi nedenlerle filmin anlatıcısı ve başrolü olan sarışın kızı sevmedim.
loki'ye gelince, onun motivasyonu tutku değildi, aşk değildi. gözü sevdiği kadından başkasını görmeyen bir adam yoktu. beyni yıkanmış, bir kadının tutkusuna alet edilmiş, gözü kör olmuş sönük bir karakter vardı. tüm o cinayetleri lucille'i sakinleştirmek için işliyordu. hayatında belki ilk kez aşık oluyordu, onda da öldü gitti. tamamen sönük bir karakter olarak gitti.
lucille'e gelince. aslında baştan sona onun hikayesi anlatılıyordu. ilk sahneden son beş dakikaya kadar onu düşman olarak tanıdık. iç dünyasına inmemize izin verilmedi. insani tarafları gösterilmedi. hep koyu renk giyiniyordu ve hiç gülmüyordu. son beş dakikada ise, artık öldüreceğine emin olduğu kurbanından gerçekleri saklama gereği duymadı. sorulan her soruya büyük bir dürüstlükle yanıt verdi. laf sokmadı, yüzündeki gölgeler kalktı. aşık olduğu adam için yapıyordu. onu kaybettiğini anlayınca vahşeti sürdürmesine gerek kalmamıştı. düşmanının onu öldürmesine izin verdi ve gitti.
tüm bu kan, tutkuyla seven bir kadının eseriydi. tutunu olduğu kişiyi kaybettiği an oyununu sonlandırdı.
--spoiler--
şahsen loki'ye bu dekoru ve bu dekor içerisinde zarif, genç ve yakışıklı aşık rolünü çok yakıştırdım. dilerim tez zamanda benzer bir rolde oynar tekrar, bu kez sönük olmamak şartıyla.