filmin ilk yarısı boyunca gülümsedim, gurur duydum forrest'le. arada etkileyici, duygulandıran kısımlar da vardı tabi bubba'nın ölümü ve teğmenin başına gelenler gibi. ikinci yarısı da bu şekilde dalgalanmalar halinde giderken;
jenny ile forrest'in gölün başında oturdukları, havai fişek yansımalarını izledikleri andan itibaren göz pınarlarım dolmaya başladı. çünkü; forrest film boyunca kaderine karşı savaştı ya da kaderiyle barışıp annesinin yaptığı gibi kendisine verilen kader ile elinden gelenin en iyisini yaptı. istediğinize yorabilirsiniz. neticede bir dünya yarattı kendine fakat o dünyada hep bir şey eksik kaldı, o da jenny'di. işte o anda, gölün başında birbirlerine dayandıkları o anda artık bir bütün olmuş gibi görünüyorlardı. o andan itibaren mutluluktan ağlamaya başladım.
tam ben buna inanmışken biraz sonrasında şu replik geldi;
- beni neden sevmiyorsun jenny? ..... zeki bir adam değilim ama sevgi nedir bilirim...