Din peygamberin örnekliğinden yayılmış ve sahabeler peygamber yani yaşayan kurana bakarak dinlerini öğrenmişlerdir.
Kurandaki her ayet inerken bizzat yaşamışlar, yani kuranı en iyi anlayanda onlardır...
Aralarında bazı konularda uyuşmazlık olabilmesine rağmen ekserisinin dini yaşayış tarzları aynıdır.
Ehlisünnet işte bunu savunur... Neshedilen hükümleri bizzat peygamber söylemiştir. Ve sahabeler bunu yaşayışlarına tatbik etmişlerdir. Buradan yaşayış olarak aktarım var.
Ve yaşayış olarak aktarmışlar en sonunda bu yaşayıştan fıkhi ekoller türemiştir.
Bu doğal bir süreçtir...
Recm, mürtedin öldürülmesi gibi konular bütün sahabelerin ittifakı olan konular. Sanıldığı gibi kaynağı hadislerden çok kuran ve onun sebeb- i nüzulu ve peygamberin sünnetidir. Yani ümmetin yaşayışıdır.
Hadislere yaklaşımı en ters olan ehl- i rey ekolünün fıkıh kitaplarında bile bu olaylar sabit olarak ele alınır.
Yani bütün hadisler yalan olarak bile ele alınsa recm olayında ümmet ittifakta olduğu için bunu inkar edemeyiz. Ama dini modernliğe yatırmaya çalışanlar bunu gizlemek için hadislere saldırıp durumu gizliyolar.
Evli insanlar zina ederse cezası recmdir. Ve bu caydırıcıdır. Aynı zamanda dört şahit gereğiyle açıktan yapılması engellenmiştir.
Bunu kabul bu kadar basitken hangi gerekçeyle karşı duruluyor anlamıyorum.
Kuran temel anayasıdır. Anayasadan pratik yani islami var-oluş-sal yaşayış sergilenemez.
Pratik kavramı içine kuran, sünnet, icma ve kıyas eklenir. Daha sonra işin içine düşünsel boyutta katılır = irfan .
Yeryüzündeki hiçbir din statik değildir. Dinimizde Sadece Kuran veya sadece hadis dinin kendisi olamaz. Bunlar temellerdir. Din bu temeller üzerinden inşa edilen bir yaşayıştır.
Ama kökenci yaklaşımlar ister kurancılık olsun, kuran-hadisleri zahiri manalarda ele alma olsun bu yaşayışın içini dolduramıyolar...
Onlar bir çeşit slogan müslümanlığı türetiyolar...
işte mesele burada kopuyor.