bugün

bir kitaba 25 tl veren insan

kültür hayatına 25 lira katkıda bulunan insandır.
bir kitap 100, 200, 300 tane kağıt demek değildir.
yazar demektir, mütercim demektir, dizgici demektir, tasarımcı demektir, editör demektir demektir oğlu demektir.
tüm bunlar bir kenara, ne kadar ucuz ne kadar basit bazı şeyler sizler için. bir şeyin maddî değerinin olması için illa galerilerde mi sergilenmesi gerek? bir "şey" çayın yanında güzel gitmediğinde maddi bir değeri yok mu?
bu gerizekalılar okuma yazmayı ve sözlükleri nereden öğrendi?
salağa anlatır gibi anlatıyorum:
bir adam, oturmuş bir kitap yazmış. kitabımızın adı "katolik kilisesi tarihi" olsun.
şimdi bu adam muhtemelen dinler tarihi alanında ihtisas sahibi bir kimsedir. en kötü ihtimalle yüksek lisansını bitirmiştir. ne etti? 4 + 2 yani 6 sene. bu eserde her şeyden önce 4 senenin oluşturduğu altyapı ve 2 senenin verdiği ihtisaslaşma var.
ilerleyelim: bir kilise tarihi yazmak için, en az iki batı dilini öğrenmek gerek. bu yazar, oturmuş, yurdumun üniversite gençliğinin yüzde doksanının yaptığı gibi tüm gün dizi izlemek, bitcoinden para kazanma yolları araştırmak yerine dil öğrenmiş. hadi iki dil olmasın, sadece ingilizce kaynaklardan faydalanmış olsun. ülkem gencinin "ingilizce öğrenemiyorum çünkü öğretmenim çok kötüydü" hurafesi ile ilgisi olmayan bu arkadaş, yaşıtları iki satır yabancı kitap okumamışken mesele hakkındaki ingilizce kitap ve makalelerden faydalanmış demektir. kaynak bulma, sınıflandırma, kaynakları tarama ve bunlardan çıkan verileri neden-sonuç ilişkisi içerisinde yeri geldiğinde tenkit ederek kronoloji içerisinde bize sunduğunu anlatmama gerek yok herhalde? bu süreç içerisinde sandalyede oturmaktan çektiği sırt ağrılarından, ailesine ve arkadaşlarına daha da önemlisi kendisine vakit ayıramamasından bahsetmeme lüzum yok?
bitti mi? bitmedi.
yazarın yabancı olduğunu düşünelim. mesela bir moğol ya da bir gürcü olmuş olsun. adamın yazdığı bu kadar şeyin bize ulaşması için bir aracıya yani mütercime ihtiyaç var. dili yalnızca çetrulette konuşmak için değil, yabancı dildeki eserleri dilimize çevirebilmek için kendisini yetiştirmiş; bu zor işe yıllarını vermiş bir mütercime.
yetmez. dizgicisi, tasarımcısı ve daha nicesi de var ama saat geç ve ben de salaklara yeterince lâf anlattım.
neyse sonuç yerine:
kitap,dergi, gazete boşverin siz. gidip otomobil sitelerinde araba bakın. ne bileyim sözlüklerdeki "starbucks" başlıklarında fink atın. kafanız onlara yetiyor .