bugün

birey

baklava mi alinacak, sevgilim fistikli sever ben cevizli severim o halde orta yolu bulup fistikli baklava alalim diyen bünyenin asla olamayacagi sey. herkes bilgi sahibi olmak adına araştırmak külfetinden kurtulmak adına kendine eskiden düşünülmüş bir çok fikirden bir tanesini seçmeyi daha pratik görüyor. gerçeği kavramak yerine bir güruhla ortak kaderi yaşamayı hazır bir sosyallik olarak görüyor. bir dolu öğreti bir dolu çürütücüleri bir dolu giyinilmiş yanlışlar varken hala artık bir sıfır noktası belirleyip ben kimim, neden buradayım'ı merak edemiyorsak ciddi bir terslik var diye düşünmekteyim. modern hayat bize ne düşünme zamanı bırakır, ne de okuma. televizyon karşısında geçen esaret saatleri bizi oyalar gibi görünürken, durmadan mesajlar aktarır.nasıl düşünmemiz, nasıl eğlenmemiz, neyi sevip neyi sevmememiz, neyi yararlı neyi zararlı bulmamız, hangi politik çizgilerde yürümemiz konusunda sürekli tembihler alırız. düşünmeden yaşarız. kafalarımız, çıkarlarımızın nerede olduğunu sezmemize yarayan antenlere, duyargalara dönüşmüştür. oysa çeşme-i irfan'dan kana kana içen bir çok insan da yaşamaktadır bu memlekette. ama sürüden ayrılan insanı hiçbir rejim sevmez. sürüden ayrılmanın, birey olmanın ve kendi kafasıyla düşünmenin en önemli göstergesi ise okumaktır. bir gruba dahilsen senin ayrıca çabalamana gerek yoktur. o grubun yazılı , sözlü, sözsüz, görsellerle bir dolu mesajı vardır. hoop diye giyinirsin, hem iyi yanlarını hem kötü yanlarını, sömürüye açık hale gelirsin. kabullenmişsindir o gruptan ayrı yaşayamayacağını. esaretin başlangıcıdır bu. ama otorite sevmez bağımsızlığını ilan eden,'' ben bireyim, hak ve özgürlüklerim var'' diyeni. yönetip üzerinden güç elde etmek ister. kanaat önderleri ile akil adamlar (!) ' ile çoğunluğu satın alır, manipüle eder. birey ise kendi düşünür, bilgi edinir, yorumlar, adalete inanır, vicdanını yok saymaz. herkes kendisi kalsa sürü olmaz. sürü olmazsa sömürü olmaz. herkes gibi olmak hiç kimse olmak demektir.