bugün

vejetaryen beslenme

genel anlamda en sağlıklı beslenme şeklide denilebilir, ancak et ürünlerinden alınabilecek olan proteinler, omega 3, e vitamini, k vitamini gibi maddelerin dışarıdan baklagiller, kuruyemiş veya sebzelerden alınması gereklidir.

et ürünlerinin sindirimi oldukça zordur ve ne kadar pişirilirse, pişirilsin yinede vucut et'teki zararlı organizmalara maruz kalacaktır. et'in sürekli olarak tüketimi durumunda mide, bağırsaklar ve sindirimi sisteminin düzenli çalışmasını yavaşlatacak ve bir süre sonra bozulmasına neden olabilir. et'te yabancı ve zehirli dediğimiz pek çok toksinler bulunmaktadır, bunlar vucuda yavaş yavaş yerleşir ve gelişirler, aynı şekilde kolestrol içinde büyük unsurdur, özellikle maydonoz kalınlığından ki damarlara yerleşip, kan akışını zorlayan ve damarlarını tıkayan plaklarn büyük çoğunluğuna et tüketimi neden olabilmektedir.

et'in zekaya olan etkisi henüz bilim tarafından kesinlik kazamamaktadır. lakin ilk atalarımızın evrim sürecinde dört ayak üzerinden iki ayağa kalkmasının diyetteki değişiklik olduğuna inanılmaktadır. insan bilindiği gibi etçil hayvanlarda ki diş yapılarına sahip değildir ve dolayısıyla yüzyıllardır otçul bir beslenme şeklini tercih etmiştir. ancak daha sonraları doğadaki hava koşullarının değişimi üzerine yiyeceksiz kalmış ve sonunda et tüketmek zorunda bırakılmıştır, evrim sürecinin birinci basamağı olarakda bu olay görülmektedir bilim tarihinde.

ancak bu da bir gelişim sürecine dayanmaktadır ve insanlardan, insanlara farklılık yaratması mümkündür. bir yerde atalar ne yediyse torunlarıda o'dur, örneğin inuit'lerin beslenme şekillerinde sadece et ve balık tüketimi vardır, diğer hiç kimse onlar kadar et tüketemez, tüketmesi durumunda ise vucut otomotik olarak iflas edecektir. aynı şekilde ataları ot bulamadıkları için sürekli et tüketen inuitler için et yemek bugun bile diğer insanlara oranla daha yararlıdır. yine ataları süt tüketmeyen bir yetişkin bir kızılderiliye içirdiğiniz süt, onun sindirim sistemini altüst edebilmektedir ama bir aynı şekilde avrupalıya içirdiğinizde süt tam tersi vucut için yararlı olabilecektir.

çünkü süt'ün hazmı zordur, kızılderililerin atalarında süt tüketimi olmadığı için buna karşın bir bağışıklık kazanılmamıştır. bu nedenle vucut daha çabuk iflas eder. tuz tüketiminde de aynı şeyler geçerlidir, avrupalı ve afrikalılara aynı oranda verdiğiniz tuz, afrikalıda çok çabuk tansiyona ve rahatsızlığa neden olurken avrupalı olan kişide aynı etkiye rastlanmayabilir. bunun nedenide afrikalıların, geçmişte tuz tüketemeyecek kadar fakir olmalarından kaynaklanmaktadır.

giritliler en çok beğenilen sağlıklı beslenme şekline sahip kabul edilirler. fakat giritlilerin tükettikleri ortalama zeytinyağı miktarı hayli yüksektir, avrupalı halkların genetik yapıları ise bunu tüketmeye henüz hazır değildir. çünkü yemek yedikten sonra giritlerin kan değerleri avrupalılara göre daha kısa zamanda normale dönmektedir. eğer girit beslenme şeklini avrupalılara verirsek bu durumda bir çoğunda kalp hastalığına neden olacaktır.

tabi ki bu beslenme şekilleri birden bire ortaya çıkan bir durum değildir, buna uyum sağlamak en az nereden baksak 10.000 yıl gibi bir süreç isteyecektir.

ancak günümüzde yapılan araştırmalar, tüm insanlar için sebze tüketiminin daha fazla yararlı olduğunu açıkca göstermektedir. yada en güzeli okinawalılarında dediği gibi ''hara hachi'' yani %80 oranında doyana kadar yemektir.
güncel Önemli Başlıklar