Henüz çaylak olduğumdan dolayı buraya yazmak zorunda kalıyorum sanırım yeni üye oldum nasıl kullanacağımı bilemiyorum her neyse..
Şimdi ben buraya uzun uzun başımdan geçen bir olayı yazacağım sizde paşa paşa okuyacaksınız ve sonra hayattın tesadüflere ne kadar yer verdiğini anlayacaksınız. Hani hayatımı yazsam roman olur diyen tipler varya işte o tiplerden biriside benim.
Başlıyorum..
Üniversiteden yeni mezun oldum ve son zamanlarda boy gösteren bir şirketin danışma bölümünde işe başladım. Danışma dediğime bakmayın öyle aklınıza 2 telefon 1 bilgisayar gelmesin cidden kokpit gibi danışma yapmışlar maşallah her neyse. Her sabah jilet gibi traşımı olurum çekerim takımımı ya da pantolonumu gömleğimi, alırım nescafemi, iş arkadaşlarıma selam vererek girerim ofisime başlarım mesaime.. ilk zamanların sıkıcı geçtiğini söyleyebilirim hatta yeni olmama rağmen işi bırakacağımı bile düşündüm sorunlardan dolayı ama bu problem çalışmaya devam ettikçe azaldı ve kısa zaman sonra ortama ayak uydurabildim. işten çıktığım zaman kafamı toparlayabilmem için her zaman gittiğim şirket yakınlarında bir cafe vardı ve oraya oturup her zaman ki gibi sütlü ve şekersiz nescafemi sipariş ettim. Sağ çapraz masama tanıdık bir sima oturdu ve bana bakarak gülümsedi ve bende gülümseyip başımı hafiften aşağıya indirerek ona selam verdim. Yüz tanıdıktı ama elleri, konuşması, tavrı, hal ve hareketleri sanki şirket çalışanı değil gibiydi ama sekreter modundaydı sürekli müdürün odasına girip çıkar, şirket koridorlarında elinde dosyalar ile ilerlerdi. Dışarıdan gören şirket sahibi zannedebilirdi ama öyle değildi. O da benim gibi her işten çıktığı zaman bu cafeye gelip bir şeyler içer ve makale, kitap ve ya gazete okuyarak kafasını dinginlerdi. ilerleyen zamanlarda ikimiz de aynı saatlerde aynı yerlerde olduğumuz için bir yakınlaşma oldu daha önce tanışma fırsatımız olmamıştı çünkü ikimiz de yoğun çalışıyorduk ve bizim tanışabileceğimiz bir pozisyon ve ortam oluşmamıştı. ismi selendi selen hanım diye hitap ederdim ilk zamanlarda. Kısa süre sonra birbirimize uyum sağladık ve hiç bir zaman sakin ve ağır başlı tavrımı ona karşı bozmadım ( kısa gülücükler, ufak espriler ve basit çılgınlıklar dışında ) Selen hanım bizim şirkette müdürün sekreteriymiş meğerse tahminlerimin doğru çıktığını bir kez daha anlamış olup içimden tekrardan gülümsedim. Devam ettik bu cafede kısa buluşmaların dışında izin günlerinde de sosyal aktiviteler yapmaya başladık ve zaman ilerledikçe dahada yakınlaştık ve akşamlarıda barda, akşam yemeklerinde ve sinemalarda olmaya başladık. Bu akışımız ilerledikçe haliyle birbirimize karşı bir ilgi uyandı ve taksimin ara sokaklarında bir bara oturduk. Orada biraz sohbet, biraz içki, biraz yakınlaşmadan sonra seleni evine bırakmak için taksiye bindik ve evine ulaştığımızda yukarıda da devam edebileceğimizi söyledi bende otoriterliğimi bir kenara bırakıp ona ayak uydurdum ve tekel bayii den aldığımız viskimiz ve çikolatalarımız ile selenin evine girdik. Hoş ve şirin dekor edilmiş bir evdi sekreter olarak alınabilecek bir ev değildi fakat bulunduğumuz şirkette iş konumuna göre maaşların biraz şişik olduğunu tahmin etmiştim. Salona geçtim biraz daha içmeye devam ettik ve selen bu kıyafetlerden sıkıldığını ve daha rahat bir şeyler giyip geleceğini belirtti ve gitti ben oturup onu beklerken alkolünde etkisi ile aklımda koridordan salına salına geceliğiyle geleceğini ve koridorun sonunda ki duvara yaslanıp bir gözünü kırparak baş parmağı ile bana sinyal vereceğini hayal ediyorum ama onun koridordan yavaş yavaş eşofmanını ve t-shirtünü giymiş salaş bir şekilde bana doğru yaklaştığını anladığım zaman hayallerim toz oluveriyor. Biraz daha içmeye devam ediyoruz ve kafamda bir cümle oluşuyor "Bu denli içebilmeyi nereden öğrendi" 70 cllik bir viskiyi iki kişinin içmesi şaşırtıcı bir durum hadi ben üniversite dönemlerinden kalma bir sebepten dolayı alışığım peki ya sen?
Zaman ilerledi konu konuyu açtı konuşmaya devam ettik ve daha sonra ortamı sıcak bir hava bastı. Lambalar söndü, mumlar yakıldı, hafiften slow bir müzik açıldı. Selen ile o denli yakınlaşabileceğimi bilemiyordum fakat bu yakınlaşma kısa süre sonra sevişmeye dönüştü. Seleni nasıl kucaklayıp yatak odasına gittiğimi hatırlamıyorum hatta yatak odasını tek seferde bulabilmem de onu şaşırtmış durumlardan birisiydi. Tam olarak 3 saat boyunca hiç durmadan seviştik. O bana göre biraz amatör ama dayanmasını ve zevk almasını çok iyi biliyor.
Ertesi sabah uyandığımızda baş ucumda bir not olduğunu görüyorum " Günaydın berkay, tatlı rüyanı bölmek istemedim. Şirkete gidiyorum merak etme.. bu arada serkan bey'e biraz rahatsız olduğunu ve bugün gelemeyeceğini ilettim. Ben dönene kadar yat dinlen, eve geldiğimde seni görmek istiyorum" Notu okuduktan sonra şaşkın bir şekilde mutfağa doğru yöneliyorum ve kahvemi hazırlayıp balkona geçiyorum. Telefonda instagram, twitter falan zaman geçirmeye çalışırken kapının sesini duyuyorum ve tedirgin ve şüpheci bir şekilde içeri yöneliyorum gelen kişi Selen. Beni evde tek bırakmaya dayanamamış ve bir bahane uydurarak şirketten biraz erken çıkmış. Karşıma geliyor ve konuşmaya başlıyoruz. Halinde ufak bir soğukluk var, sanki dün olanlar hiç yaşanmamış ve ilk tanıştığımız zamana dönmüşüz gibi ama belki ben uyku sersemliği ile yanlış anlıyor da olabilirim hayır hayır yanlış anlamıyorum ciddi bir soğukluk var.
Konuşmaya başlıyor.. nereden başlasam bilemiyorum, sana karşı bir şeyler hisettiğim doğru ama bunlar basit hislerden başka hiç bir şey değil, üzgünüm. Sana açıklama yapacak ve doğruları anlatacak kadar saygım var, lütfen sözümü kesmeden beni dinle. Benim hakkında bildiğin çoğu şeyi yanlış anlattım sana. Aslında ben müdürün ya da müdür yardımcısının sekreteri değilim, bu ev benim değil, yalnız değilim. Şirketin kurucusu olan Şevket Demirbaş'ın tek varisi ve kızıyım ben, Selen Demirbaş. Bu ev bir arkadaşımın sevgilisi ile birlikte beraber yalnız zamanlar ve ortamlar kurmak için açtığı bir ev. Erkek arkadaşım.. erkek arkadaşım şirkette sekreterliğini yaptığımı zannettiğin müdür yardımcısı. Onun ile olan bazı sebeplerden dolayı kafamı dinginlemek için o cafeye gittim ve daha sonra belki iyi gelebilirsin diye senin ile tanıştım, geldin de. Ama yapamam bunu sürdüremem erkek arkadaşımı seviyorum. Lütfen bu yaşanmışlık aramızda kalsın.. Çantasından çıkardığı bir miktar parayı bana uzatır ve sözlerini destelerin arasına sıkıştırmaya başlar. " Artık şirkette çalışmanı istemiyorum, o cafeye gelmeni istemiyorum. Beni unutmanı ve hayatına devam etmeni istiyorum. " Ona aşık olduğumu anlamış sanırım. O an kendimi öyle kullanılmış hissettim ki bir hayat kadını olsam belki bunu normal karşılayabilirdim fakat kendi halinde sıkıcı ve monoton hayatına devam eden otoritelerine ve düzenine ilgi gösteren bir adam olarak bu olay bana fazla gelmiş durumda. Alışılmış bir türk filmi sahnesi yaratarak " Paranda, şirketin de senin olsun. Normal de seni anlayışla karşılayabilirdim fakat o kağıt parçalarını çıkardığın zaman benim gözümde hiç bir değerin kalmadı. Şirketten ayrılıyorum hatta için rahat olsun istanbuldan da ayrılıp başka bir şehire taşınıyorum. " Sözlerini söyleyerek ona konuşma fırsatı bile vermeden evden hızlı bir şekilde ayrıldım.
Size bu olay çok sıkıcı ve ya monoton gelmiş olabilir fakat hayatımda yaşamış olduğum en acı olay bu benim. 3-4 haftada aşık olduğum kadının bu şekil yalan dolu olması ve beni kullanması. Şimdi okuyan arkadaşlar kendi kendine şehrini niye değiştiriyorsun semt değiştirmen yetmez miydi? diyebilir. Onunda açıklamasını şu şekilde yapabilirim:
"Siz hiç belki bir gün tekrar denk gelirim korkusu ile yaşamınıza devam ettiniz mi? Ben devam ettim, ve ettiğim süreçte ise tekrar denk geldiğim zaman tüm psikolojik sorunlarımın baş gösterdiğini anlamış oldum"
Şuan bursada yaşamaktayım ve üniversite branşım ile ilgili ufak bir ofisim var. Güzel bir karım ve bir de güzeller güzeli kızım var. Kızımın adını selen koydum çünkü onu öyle yetiştirmeliyim ki babasının düştüğü hataya düşürebileceği bir erkek olmasın. Onu her gözümün önünden ayırdığımda o kadının aklıma gelebilmesi için.