bugün

kurt adamla buluşan kırmızı başlıklı bakire kız

masumiyetin kardelenliğini kanattığım zamanlar oldu. hiç de pişman değilim. yine yaparım, yine yaparım.
aniden gelen bir keskin jilet darbesindeki o kısacık anda acıyla uzaktan yakından ilgisi olmaz insanın. acı sonradan gelir. çünkü o aralıktan sızan kanın olağanüstü durumu bizi ürkütür. çünkü o hep içerlerde sessizce akmalıdır. o hep görünmemelidir. renginin kırmızı olduğunu bilmemiz yeterlidir.. otur sıfır... oysa birazdan akıp gider ve yara kapanır. kabul edin, daha küçükken aşı için okulunuza gelen hemşirenin iğnesinden korkmuş olmalısınız. yalan söylemeyin, korktunuz... oysa acı; küçük bir iğneyi oraya batıran hemşirenin yaşadıklarının ve hayal kırıklıklarının taa kendisidir.

sepetinde envai çeşit nesnelerle neşeli şarkılar içinde dolaşan kırmızı başlıklı güzel kız: yolunu bilerek kaybettiğini düşünüyorum. çünkü giyimine kıyafetine ve sepetine bakınca bunu anlayabiliyorum. gitmen gereken yerin tam tersine kurt adamın oturduğu ormanın karanlık bölgesindeki kocaman demirden kapısı olan malikaneye götürüyor seni adımların. sepetinde renk renk siyahi tırtırlı aletler var. kırmızı başlığından başka masum hiç bir nesne yok. ruhun kızarmış jartiyerin kararmış. kapılar açılıyor gürültüyle ve sen eşsiz yatağın üstünde kurt adamınla baş başasın. acı ve ihtiras ve zevk çığlıkları bütün yarasaları ürkütüyor. bir kaç damla kan sızıyor bacaklarından. bekaretin hayasızca alındı. şimdi sıra senin isteklerinde ve sepetinde getirdiğin diğer aletlerde...
(to be continued) maybe.