bugün

türkiye ekonomisi

Türkiye'de piyasaların bayram sebebiyle kapalı olduğu geçtiğimiz günlerde Avrupa, ABD ve Uzakdoğu finansal piyasalarında işlemler devam etti. Geçen hafta itibariyle dünya ekonomisini yine ABD kaynaklı veriler yönlendirdi. Geçtiğimiz aylarda yaşanan mortgage krizinden sonra büyük sarsıntı yaşayan ABD ekonomisi toparlanmaya başladı. ABD ekonomisinin düzelmeye başladığını gösteren veriler var. ilgili verilere göre ABD ekonomisinde işsizlik azalırken reel ücret hadleri artmakta. Bununla birlikte toplam kredi hacmi de artıyor. Tabi ki bu verilere bakıp da hemen yorum yapmak yanlış olacaktır. FED kaynaklı faiz kesintileri kısa dönemde beklendiği gibi ekonomiyi canlandırma eğilimine girmiş gözükmektedir. Fakat Alan Greenspanin de belirttiği üzere ABD ekonomisi uzun dönemde enflasyon canavarı ile yüzleşmek zorunda kalabilecektir. Eski FED başkanına göre uzun dönemde ABD ekonomisi kısa dönemde yaşanan canlanma ve talep artışı kaynaklı enflasyonu düşürmek için borç verme faiz oranlarını 2 haneli sayılara çıkarmak zorunda kalacaktır. Fakat verilerin de gösterdiği gibi kısa dönemde ABD ekonomisi olumlu bir görünüm içerisinde. Önümüzdeki günlerde Doların hafiften değer kazanması beklenebilir.

Altın fiyatları petrol ve doların değerine bağlı olarak belirlenmekte. Petrol arzında yaşanan sıkıntılar, OPECin olumsuz açıklamaları ve savaş ortamının yarattığı belirsizlik petrol fiyatlarının yüksek kalmasına sebep oluyor. Petrol fiyatları yüksek kaldıkça altın ve diğer emtia fiyatları da yüksek kalıyor. Emtia fiyatlarının yüksek kalması bazı devletlerin işine geliyor. Örnek vermek gerekirse Rusyanın son yıllarda artan doğalgaz ve petrol fiyatlarından fazladan 1 trilyon dolar nema elde ettiği konuşuluyor. Aynı durum iran için de geçerli. Doların değeri ile altının değeri ters orantılı olarak hareket ediyor. Doların değeri FEDin faiz politikasına göre belirleniyor. Aslına bakılırsa normal şartlarda arz ve talep tarafından fiyatlandırılan kıymetli madenler ve emtia Dolar tarafından fiyatlandırılıyor. Bu durum da emtia ve kıymetli madenlere finansal enstrüman özelliği verirken, spekülasyona da maruz bırakıyor.

iç piyasa yine çalkantılı. Türkiyenin jeopolitik konumu ve global konjonktür Türkiyenin gündem maddelerini belirliyor. Son günlerde Kuzey Iraka yapılan operasyon gündemi meşgul etmekte. Amerika tarafından yapılan "işbirliğimiz devam etmektedir" gibisinden açıklamalar iç piyasanın sakin kalmasına yardım ediyor. Dolar kuru fazla yukarı çıkamıyor, dolar kurundaki hareket parite kaynaklı, yani yurtdışı kaynaklı hareketlerden kaynaklanıyor. Bu durum da iç piyasaların iç gelişmelere tepki vermediğinin ispatı olsa gerek. Türkiyenin mali yapısı artık daha güçlü. En son yaşanan mortgage krizinden hiç etkilenmememiz bunun kanıtıdır.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası(TCMB) gecelik faiz oranlarını 50 baz puan indirdi. 50 puanlık indirim piyasa tarafından indirimden önce tamamen satın alınmıştı. Dolar kuru faiz indiriminin akabinde neredeyse hiç değişmedi. Piyasa oyuncularına normal gelse de 50 puanlık indirimin kura hiçbir etki yapmaması aslında önemli bir olay. Türkiyede reel faiz oranları hâlâ çok yüksek ve bu durum yabancı sermayeyi Türkiyeye çekiyor. Dolar kurunun yukarılara gidememesinin sebebi de bu durumdan başka bir şey değil. Birileri sürekli döviz satıyor ki enflasyonist bir ortamda döviz kuru yerinde sayabiliyor ve hatta aşağı inebiliyor. TCMBnin 80 milyar dolar civarında döviz varlığı var, toplam döviz yükümlülükleri ise 45 milyar dolar civarında. Yükümlülüklerin çoğunluğu bankaların disponibilite ve munzam karşılık olarak TCMB nezdinde bulundurdukları paralar. Son yıllarda TCMBnin döviz varlıkları hep artış trendinde. TCMB her iş günü döviz alım ihalesi düzenliyor ve piyasadan belirli bir tutarda döviz çekiyor. TCMBnin esas amacı fiyat istikrarını sağlamak olduğu için piyasadan çekilen dövizin likiditeyi artırmaması ve enflasyonist bir ortam yaratmaması için TCMB döviz karşılığı piyasaya verdiği TLyi aynı gün tekrar piyasadan çekmekte. Yani likiditeyi sterilize etmekte.

Önümüzdeki günlerde enerji fiyatlarına(elektrik ve doğalgaz için yüzde 10luk bir zam öngörülüyor) ciddi miktarlarda zam yapılması planlanıyor. Uzun süredir zam yapılmayan enerji fiyatlarına birdenbire zam yapılması –ki bu zam yıllık enflasyon oranının bile üzerinde- büyük ihtimalle zam oranına yakın fiyat artışlarına sebep olacaktır. Elde olmayan sebeplerle zorunlu tüketim maddelerine ve tekel niteliğindeki maddelere zam yapılması gerekiyorsa bu zamların frekansının yıllık bazda değil de aylık bazda olmasının fiyat artışlarını dizginlemek anlamında daha mantıklı olacağını belirtiyorlar. Yeni zamlarla birlikte TCMBnin fiyat istikrarı hedefini gerçekleştirmesi daha da zorlaşacak gibi gözüküyor.