bugün

sözlük yazarlarının itirafları

uzun zamandır şuna inanıyorum; mutlu olmanın ilk ve tek yolu artık hiçbir zaman mutlu olamayacağının farkına varmaktır..

hayattaki ilk hayal kırıklığımı haksız yere kazanılan bir penaltının golle sonuçlanmasıyla yaşadım.. allah vardı, penaltı haksızdı, gol olmaması gerekiyordu.. futbolcu topa doğru geldi, vuruşu yaptı, kaleciyi ve topu ayrı ayrı köşelere yolladı.. allah hala var ve ben ona hala inanıyorum ama artık beni görme ve fark etme konusunda çok da aceleci davranmadığını düşünüyorum.. olsun, vardır bir bildiği..

korkağım.. çok hem de.. hayatta karşılaşabileceğiniz en korkak adamım.. hem somut hem de soyut anlamda.. muhabbet kuşundan, kediden, köpekten, yüksekten, denizden... aklınıza gelebilecek en marjinal ve "yok artık!" tepkisi verebileceğiniz şeylerden bile korkarım.. mizaç işte.. değişmiyor.. hem insanlar değişmez zaten.. gregory house öyle dememiş miydi?

çok sorunum var.. çok hatam ama belki de en göze çarpanı zamanlama problemim.. geç kalıyorum.. hemen hemen her şeye geç kalıyorum.. yapmam gereken şeyler için, bulunmak zorunda olduğum yerler için, insanlar için, kendim için, hayaller için, rüyalar için.. her bir şey için geç kalıyorum..

4 sene üniversite sınavına girdim, 4. seferde kazanabildim.. 25 yaşından sonra kitap okumaya başladım.. 30 yaşından sonra sokak kedilerinin varlığını idrak edebildim ve onlar için mama almaya, onlara yuva yapmaya, onları korumaya yeltenebildim.. müzikten anlamak için çok geç kaldım.. ha şimdi bile dinlediğim şeyler kime göre doğru, neye göre doğru tartışılır ama en azından kendim için doğru olan müziği bulmak için çok geç kalmıştım.. sinemaya ona keza.. üniversite yıllarımda, 25 yaşındayken film arşivi oluşturmaya karar vermiştim.. şimdi binlerce filmim var bu gene de kendime kızma hakkımı elimden almaz..

hayatta hiçbir zaman "sensiz yaşayamam, lütfen beni bırakma!" insanı olamadım.. fena adam değilimdir.. yaşlandım tabi biraz ama elim yüzüm gene de düzgün hamdolsun.. yüzüne bakılmayacak adam değilim ama gene de bir insanın yaşamının merkez noktası olamadım.. mantıklı bakarsak olmak da istemem aslında zira bu çok büyük bir yük ve ben o kadar da güçlü bir insan değilim..

hep terk edildim, hiç terk edemedim.. * tam yapacak gibi oldum ama yapamadım.. her daim o zamanlarki kız arkadaşlarımın gözleri geldi gözümün önüne, hiçbirinden ayrılamadım.. evet, bence bir kadının en güzel yeri, sizi sevmese bile severmiş gibi bakan gözleridir..

allah'a hala inanıyorum dedim.. zoruna gitmesin ama ben yaptığım her iyilikten sonra bir şeyler olmasını bekliyorum.. sokaktaki kedileri beslediğim için, hastaneye gitmek zorunda olan halama yardım ettiğim için, küçük kuzenlerin ingilizce derslerinde onlara destek olduğum için... bunların karşılığında allah'ın beni de görmesini istiyorum.. işsizim mesela.. tüm bu yaptığım iyilikler için bana bir iş verse? yeterince adil olmaz mı?

"iyilik karşılık beklemeden yapılır, karşılık beklenirse iyilik olmaz!" diyebilirsiniz.. geceleri başınızı yastığa koymadan önce ettiğiniz dualarda bile karşılık aramıyor musunuz? dinlediğiniz şarkılarda, okuduğunuz kitaplarda, yürüdüğünüz yollarda, uyuduğunuz uykularda bile karşılık aramıyor musunuz? benimki de o hesap işte..

belki bir gün karşılık bulunur.. kısmet bu işler..