Tahta masa ve sandalyeleri, setbaşı köprüsü'nün her daim esintisi, ağaçları (ama Çınar mıydı, anımsayamıyorum, tam 13 sene oldu Mahfel'i görmeyeli... Mado olmuş duyduğuma göre...) ile şehrin göbeğinde bir pastoral düştü benim için. (bkz: mahfel/#1905489)'de dendiği gibi ruhu vardı. Biz "mahvolmuş eller" derdik oraya, neyse derdimiz... Pek bir güzel olurdu çayı ya da bize öyle gelirdi ve pek bir entel olurduk Mahfel'e oturduğumuzda.