o gün mesai bitmek bilmemiş, geç saatlere kadar çalışmama sebep olmuştu. hoş, bu durumdan şikayetçi de değildim. o ara kafamı dağıtmamı sağlayacak her durumun başımın üstünde yeri vardı.. zordu yıllara sığmış bir ilişkinin ardından yeniden yalnızlığa alışmaya çalışmak.. yılLardır alıştığın her şeyden bir günde sıyrılmak imkansızdı.. o evredeydim işte..
bir gece vakti yapayalnız bulmuştum kendimi o sokakta.. neydi adı?.. düşler sokağı.. oysa ne anılar vardı bu sokakta. ne umutlar. ne düşler. hepsi düştüler birer birer..
bir gece vaktiydi.. dışardan bakıldığında büyük deseler de küçücük bir çocuktum aslında.. kimsecikler yokken etrafımda. küçücük bir çocuktum ve aşk tuttu elimden benim. ilk o zaman geçtim bu sokaktan.. o zamandan bugüne çok şey değişti. bu sokakta büyüdüm. bu sokak adam etti beni.
şimdiyse her şey aynı bu sokakta, bir ben hariç. değiştim, geliştim. artık bu sokağın yeni çocuklarına vermek için ceplerimde küçük oyuncaklar taşıyorum. Onun
üşümemesi için buz tutmuş parmaklarına sardığım parmaklarım, şimdi küçük küçük hacıyatmazları sarıyor. onları ısıtıyor.
ben kuşlardan da küçüktüm
bir gece vaktiydi
aşk tuttu elimden benim
geçtim düşler sokağından
bir gece vaktiydi
ceplerimde hacıyatmazlar.
kaç mevsim geçirdik kimi zaman birlikte, kimi zaman uzaktan.. ama düşlerde hep aynı yerdeydik. öyle sanıyordum. buna inanıyordum. olacak diyordum. ama olmuyordu. aklım yetmiyordu. kaçacak yer arıyordu. bu sokak beni çok mutlu ettiği gibi çokda düşündürüyordu, aklım kaçacak yer arıyordu. ama çıkamıyordu işin içinden. duygularımdan emindim. hissettiklerimden emindim. birde duyduklarım, gördüklerim okuduklarım vardı. kafamın içi aşk pazarı gibiydi ve orası ana-baba günüydü. hiç lafını açmadım bildiklerimin. çünkü bir gün gelecek ve sevecek diyordum beni... o da insan. o da etten kemikten. o da bir kalbe sahip. daha önce sevmiş. yine yapabilir. ama olmuyordu. yarimden o heyecan hiç gelmiyordu. sevdiğim, yollarına kurban olurum dediğim duygularıma yetmiyordu. olmaz dediğim ise beni sürekli şaşırtıp, duygularımı okşuyordu.. ama ne olursa olsun bitmeliydi.
kaç mevsim aşk pazarında geçti yalanlarla
düş sattım aldanmışlara
aklım kaçıverdi yerinden
bir gece vaktiydi
sevdiğim başka sevenim başka...
şimdi bir yağmur yağsa.. damla damla.. ıslatsa her yeri.. olmayan, bir türlü gelmeyen uykum daha da uzaklara kaçsa.. kalksam oturduğum banktan.. kan çanağı olmuş gözlerimden akan yaşları silsem elimin tersiyle.. çıkarsam paketimden bir sigara. dumanı savursam bu yalan dünyanın yedi cettine..
bir yağmur yağsa.. yürüsem bu sokakta.. yalnızlığımla omuz omuza.
yağmur yağsa,uykum kaçsa
bir kuş konsa badi parmağıma
ağlardım bir başıma..
kafamın içindekilerinin ağırlığı başımı öne eğmiş yürürken buldum kendimi.. evime yaklaşmak üzereydim.. tanıdık bir müzik sesi geliyordu derinden.. çok tanıdık. evet bu benim telefonumdu. sıkı bir yumruk yaptığım elimi çıkarttım, birlikte beğenerek aldığımız deri ceketimin cebinden. hala onunla hatırası olan şeyleri taşıyordum üstümde. bileğimdeki saat gibi. telefonuma ulaşıp çıkarttım bulunduğu yerden. arayan annemdi.. çok severdi böyle olur olmadık zamanda aramayı.. açtım tabi açmazsam kızardı..
-napıyosun?
+iyi anne.. sen?
-iyi babanla uğraşıyorum, da gerçekten soruyorum.. nasılsın?
+anne biliyorsun işte her şeyi.. nasıl olunabilirse öyleyim. oldu mu?
-tamam sesini yükseltme hemen anneye(gülümseyerek). anayım ben anaa!.. oluyor oğlum böyle şeyler. aldırma..
+anne, diyebildim kısık bir sesle.. çok kötüyüm.. sesim titremeye başlamıştı..
-yapma oğlum, dünyanın sonu değil ya..
+dünyanın değil ama benim sonum anne..
-sevdadandır, dedi.. üzülme.. hadi toparla kendini. gel yanıma. çayı ocağa bıraktım bile. en sevdiğin yemek seni bekliyor.
sevdadandır...
'sevdadandır' dedi annem 'aldırma'
'aldırma gel yanıma'!