Türkiye üstadın her zaman hayallerini süslemiş hasretiyle yakmıştır . soyvet birliği döneminde türkiye geçmek yasaktır bu durum onun anavatan diye nitelendirdiği Türkiye aşkını daha alevlendirmiş Türkiye özlemini dahada bastırılmaz bir hale getirmiştir. Fırsatını bulup Türkiye'ye gelmek isteyen üstad 1961 yılında fırsatını bulur ve bu durumu dolu dolu yazar şahsımı da dolu dolu ağlatmıştır.
''Dedemin, babamın ve amcalarımın ağzından Türkiye hiç düşmezdi. Ben şimdi
soyumdan gelen arzuların hayallerin ülkesi olan Türkiyeye gidiyorum. Sabah erkenden
kalkıp tıraş oldum. Otuz beş yıldır hasretini çektiğim, ismini zaman zaman andığımda
bütün bedenimi titreten, koluma kuvvet, ayağıma takat, gözlerime ışık veren bir şehre,
istanbula, gidiyorum. Ümitgahım, önünde boyun eğdiğim, zorla elimden alınan adımın
sahibi, namusumun, izzet ve şerefimin koruyucusu, gören gözüm, vuran kolum, düşünen
beynim, yardımcım, dayanağım, bayrağım, kaybettiğim tarihim, geçmişim, ana dilim,
şerefim hepsi sendedir.
Kamaranın penceresinden bakıyorum uzakta fener yanıp sönüyor. Allah'ım! ilk
defa Türk ışığı görüyorum. O ışıkta benim arzularım yanıyor. Ey fener, sen sana tarih
boyu düşman olan bir milletin gemisine yol gösteriyorsun. O geminin içinde sana can
vermeye hazır birisi var.
Ben sana kurban olayım. Ey benim cumhuriyetim! Ey benim benden uzak vatanım! Benim için yanan ve bana elini
uzatamayan vatanım! izin belgesinin üzerindeki mührü döne döne öpüyorum. Otuz beş
yıldır vesikalarımın üzerinde Rus dilinde yazılı ifadeler vardı, ilk defa şimdi kendi
dilimde yazılı bir ibare var kimliğimde. Ömründe sadece on saat benim kim olduğumu
gösteren vesika ise ilk defa kendi dilimdeydi. Ben ancak şimdi ben oldum.
Nihayet istanbula ayağımı basıyorum. Bu mukaddes toprağı eğilip öpmek
istiyorum. Ama yol boyunca beni takip eden ajanlardan korkuyorum. Yan, ama öyle
yan ki, alevin gözükmesin. istanbulda topu topu on saat kaldık. Şehri gezdik.
insanlarla konuşmak istiyorum. Hal hatırlarını sorup; onların kalbine yol bulup girmek
istiyorum. Ancak onların bana meyli yok.''
Üstad hayallerini süsleyen istanbul'un bakımsız hali görünce hayal kırıklığına uğrar o gece geç saatte yatağından kalkıp
''Ey Allah'ım! Sen
Türkiyenin geçmişteki kudretini ve azametini geri ver.'' diye dua eder. Vatanına,
Vahabzadenin ifadesiyle, ''yürek ağrısıyla'' dönen üstad bu seyahatten sonra ''istanbul'' adlı
şiirini yazar.