bugün

aamir khan

hindistanın vehim ve zanlarla oluşturulmuş tapınma ritüellerine, şekilselliğe tapınan kendini dinci sananların düşünce sistemine ustaca çomak sokmuş bir film. teklif edilen her şeyin bizi taşıması gereken hakikati görmezden gelip araçlara tapınıp, araçların amaç edinilmesi gafletinden bahsediyorum. yoksa seriat elbet yerli yerince, eksiklik bizim algılama biçimimizde.
aamir khan gerçekten taktiri hak ediyor. ve eğlenceli bir ifadeyle anlatmasını da ayrı taktir ettim. bazıları havadan nem kapıp incinir. onlar için yapacak bir şey yok. ahad ve samed olanı anlamadıkça, dar görüşlerimize saplanıyoruz, saplandıkça saçmalıyoruz. mecazları gerçek gibi yorumlayıp, basit nefsani bir akılla kur' anı değerlendirip işin özünden perdeli olduğumuzun farkına dahi varmıyoruz. neyi anlayamadığımızı anlamak için, ahmed hulusinin kitaplarını ve okyanusum.com daki belgeselleri takip etmenizi öneririm. belli noktadan sonra bir kısım hakikati idrak etmiş zihinlerin ortak lisanını çözmek size huzur verecek, üstelik bilimin tasdik etmesiyle perçinlenmiş muhteşem bir ortak lisanın hazzını yaşama imkanı mevcut. ayrıca nübüvvet kemalatıyla bize bildirilen şerii hükümlerin hikmet ve amacını anlamak için de isabetli bir adrestir. hindistan için isabetli bir film, artık hintliler bazı gerçekleri duymaya hazır demektir. belki bizde kendi perdeli algılarımızın nasıl bizi ele geçirdiğini anlama fırsatı buluruz. uyanış biraz sancılı oluyor. en nihayetinde uyanamayışımızın sancıları bunlar.