bugün

varşova

ikinci dünya savaşında almanların bombalaya bombalaya taş üstünde taş bırakmadığı, tahribatın %90 civarında olduğu bir şehir.
savaştan sonra, savaş esnasında nazilerden kaçırıp sakladıkları tarihi değerli eserlerini, bir tane bile çalmadan-çaldırmadan (burada savaş görmediği halde yağmalanan dolmabahçe sarayını hatırlayalım. bir dakika süreyle analım) eski şehir deki saraylarını ve bir çok tarihi yapıyı birebir yeniden inşa etme başarısını göstermiş bir şehirdir.
her yerinde geniş, içinde büyük süs ve yüzme havuzlarının bulunduğu, küçük çapta orman sayılacak ağaçlarla kaplı harika park ve gezinti yerleri mevcuttur. (varşova belediye başkanlarının kafaları çalışmadığından bu parkları parselleyip ranta çevirme, villalarla bezeli "residence"lar yapma ve köşeyi dönme başarısını gösterememktedirler).

şehirdeki her bir ağacın kayıtlı ve özel bahçedikiler dahil hepsinin zimmetli olduğu bir yöntemleri vardır. kendi bahçenizde kendi diktiğiniz ağacı dahi izin almadan ve mücbir sebep olmadan kesmeniz mümkün değildir.
işte böyle acayip bir şehirdir.