iş hayatına gömülüp kendi yaşamını elinden kayıp gittiğini geç fark eden yaşlı bir adamın hikayesi. onca zaman geçip gerçekle* yüzleştiğinde tek varisi ve en kıymetlisi oğlu ile ilişkisinin koptuğunu ve artık iki yabancı olduklarının farkına varır. ve boşa geçen yıllarına yanıp kalan sayılı günlerinin derdine düşer.
filmin en önemli kısımı bana göre cenazesine katılan bürokratlar ve iş arkadaşları arasında geçen uzun konuşmadır. bir yandan yasını tutup adet üzere demlenirler. demlenirken de merhum ve son zamanlardaki değişimi hakkında konuşurlar. her kafadan ayrı bir ses çıksa da sonunda kahramanımızın çabasını takdir ederler. hatta kendi yozluklarının, içinde kayboldukları sistemin/bürokrasinin dişlisi olduklarını itiraf ederler. fakat ne yazık ki içki gerçekleri söyleten iksirdir ve etkisi çabuk geçer.
öte yandan kapitalist sistemin japon kültürüne etkisini(spor, eğlence kültürü, bürokrasi) ve eleştirisini farketmemek mümkün değil. doğum günleri japonyada bile happy birthday diyerek kutlanıyormuş ya..
sonuç olarak ot geldik saman gideceğiz beyler. çok az kişi dişe dokunur işler yapıyor, adı ölümsüzleşiyor.
yine aynı dönemde çekilen benzer bir film için (bkz: Tôkyô monogatari)