tasavvuf

entry298 galeri video4 ses1
    26.
  1. ademden beri gelen tek din islam olması inancıyla mutasavvuflar tasavvufun da yaratılışla beraber başladığına inanırlar. inançların tahribata uğraması gibi tasavvuf da değişik toplumlarda tahribaya uğramış ve değişik isimler kazanmıştır.

    aslına bakarsanız sürekli tasavvuf tasavvuf diyerek sanki din içi bir dini anlatıyormuş gibi yapmaya da gerek yoktur. dini inancı olmayanlar; inançlıları, davranışlarını tanrı korkusuyla düzeltmeye çalışmakla suçlarlar. tasavvuf da bunu vurgulamaktadır. bir kişi cehennem ve cezalandırılmak korkusuyla kendine hakim olmaya çalışıyorsa o kişi, dayak yeme kokusuyla ödev yapan çocuğa benzer. bir kişi cennet ve mükafatlar için halini düzeltmeye çalışıyorsa o kişi, "okulumu geçersem babam bana bisiklet alacak" diye düşünen çocuğa benzerki bu menfaatçiliktir.

    ancak tasavvuf, dini cehennem ve cenneti düşünmeden doğrudan allah sevgisiyle yaşamaktır. allah'ı sevebilmek için ise onu bilmek(marifet) ve o'nunla haberleşebilmek gerekir. işte tasavvufun temel gayesi budur.

    birinci paragrafta söylediğimize dönersek; tasavvuf düşünen insan olmakla başlar. bu yüzden peygamberimiz "bir anlık tefekkür, bir senelik ibadetten hayırlıdır." demektedir. ancak neyin tefekürünü etmek gerekir? bizi marifete ulaştıracak şeyin tefekkürünü... tefekkür olayı başka inançlarda tahribata uğrayıp meditasyon ismini almıştır. meditasyon bir yere kadar yararlı olmakla beraber ne yazık ki insanı en fazla evrenle uyumlu yaşamaya sevk edebilir. tefekkür bundan daha üstün olan şu kudsi hadisi idraka götürür: "ben yere göğe sığmam, mümin kulumun göğsüne sığarım." meditasyon yapanlar için şöyle diyebiliriz ki, onlar ancak yere göğe sığabilecek olan şeyleri idrak edebilirler.

    tefekkür edebilmek için iç temizliği önemlidir. zira yaşamımız boyunca biz de tortular yaratan ahlak dışı düşünceler bizim sürekli konsantrasyonumuzu bozmaktadır. bunu giderebilmek için riyazat yapılır ki bu da aslında sünnettir.

    bu idrak süreci içinde bu yolu aşmış kişilerin deneyimlerinden faydalanılabilir, onların eserleri okunabilir. bu da din dışı bir şey değildir.

    tüm bu yukarda anlatılanlar peygamberimizin zamanında da vardı hala da var. islamla da çelişmemektedir.

    genel olarak sadece bir konunun negatif yönlerini bulmaya çalışanlar ise bu konuda yine sadece kötü örnekleri göz önüne sereceklerdir. bu beşerin fıtratında olan şeydir. "sonra onu aşağıların en aşağısı kıldık" ayetinin işaret ettiği kişiler çoğunluktur. çünkü beşerlik, topraktan olan yanımız gibi tembel ve durgun olmaktır. çoğunluk da bu hali seçmiştir. bu halde olanlardan bir kismi tasavvufu menfaati için kullanır. diğer bir kısım ise tasavvufu kullananlar üzerinden hakaret çalışmaları yapar.
    bu iki kısım birbirinin aynasıdır ve şu ayet onların üzerinedir: "hevasını ilahı edinen, allah'ın onu bir ilim üzerine saptırdığı, işitmesi ve kalbi üzerine mühür vurduğu, görüşü üzerine perde koyduğu kimseyi gördün mü? allah;dan sonra ona kim hidayet eder (ki)?; hala tezekkür etmiyor musunuz?." (casiye,23)
    2 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük