izlemeye değer bir türk filmi. şu son zamanlarda holivud filmlerine biraz alerji oluşmaya başladı bende. benzer karakterler, benzer senaryolar can sıkmaya başladı. artık filmin sonuna kadar dayanamıyorum bile. bilim kurgu türü filmler yine izletiyor kendini ama aynı klişelere onlarda da rastlamak mümkün. bu durum da bir süre sonra katlanılmaz bir hal alıyor.
bu filmde klişeler hiç mi yoktu? gayet de vardı tabi. spoiler verip bunları açıklayacak değilim. fakat çağan ırmak filmlerinin en takdir ettiğim yönü, çok güzel bir şekilde hazırlanmış diyaloglar ve bu diyaloglara mükemmel biçimde hayat veren oyunculuklar. bu filmde de aynısı vardı. filmin içine öylesine dalıyorsun ki bir an olsun sıkılmıyorsun. ben sıkılmadım en azından. ve o oyuncuların enerjisi o kadar yüksek ki onlar güldüğünde sen de gülüyor, ağladığında sen de duygulanıyorsun.
farah zeynep abdullah'a ve hümeyraya ayrı parantez açmak lazım tabi. bu zeynep abdullahın enteresan bir çehresi var. iki makyaj yapıyorsun, oluyor sana liseli. biraz daha makyaj yapıyorsun, olgun bir ruh haline büründürüyorsun, al sana 30lu yaşlarında olgun bir kadın. uygun makyajla 15-40 yaş arasını hiç zorlanmadan oynayabilecek bir oyuncu. ve enerjisi de çok yüksek. dediğim gibi, o gülünce gülüyor, ağlayınca hüzünleniyorsun.
hümeyra da rolünün hakkını sonuna kadar vermiş. bu kadının oyunculuğuna ben söyleyecek bir söz bulamıyorum gerçekten. ayrıca filmin kendine özgü pek çok yeniliği vardı. bir kere kadının baskın olduğu bir filmdi. çok sık rastlamıyoruz bu tarz filmlere. senaryosu şaşalı değil belki ama artık bıkkınlık veren dandik aşk filmlerinden olmaması bile güzel. dram arabeskleştirilmemiş, zorla ajitasyon yapılmamış. bu da takdire değer.
eksik yönleri de muhakkak vardır ama bence gidip görülmesi gereken bir film. hümeyranın ablasına açılması kısmındaki diyalog bence filmin öyle o kadar tırı vırı bir film olmadığına ikna etmeye yetiyor.