bugün

buradan çok uzaklara gidelim

Sabah yine monoton bir hayata uyanırsın. Artık saatin bile çalmasını beklemez olursun. Herşey o kadar aynıdır ki. ilk başladığın zamanlar 6 ya kurduğun saat, her geçen gün monotonluğun iyice oturması ve ritim kaznmasıyla 6:19 a kuruluyordur artık.
Koşuşturur otobüse yetişirsin. Yetişemezsen minibüse 70kuruş daha fazla vermen gerekir. Derken metroya biner uyursun yarım yamalak. işe geldiğinde henüz kimseler yoktur çünkü erken gelmişsindir. Erken gelmezsen otobüsü kaçırır, 70 kuruş fazla verirsin minibüse. Göze alamazsın. Biraz haberlere bakayım internetten dersin ama sayfaları açtıkça için kararır, lanet edersin ülkeye, dünyaya. Dünyada her gün binlerce cinayet işlendiğini okuyup yaka düğmeni açarsın. Nefes almaya çalışırsın. iyice karamsar olursun sabahın 8 inde.
Sonra iş arkadaşlarının yalandan şakalaşmaları başlar. Parayla ilgili günün anlam ve önemine binayen küçük atışmalar. O an klavyeye bir yumruk atıp, "yeter ulan gidiyorum, yerin dibine girsin işiniz" diyip çıkasınız gelir. Bineceğim, çok uzaklara gideceğim, buraları arkamda bırakacağım dersiniz ama akbilinizde o kadar kontör olmadığını hatırlarsınız. Bir belediye otobüsü ve bir metroyla en fazla nereye gidebilirsin ki. Derken bu yazıyı bile ofis bilgisayarından yazdığın aklına gelir. "Acaba okuyorlarmıdır" diye geçirirsin içinden.
Sonra aklına sabahları 70 kuruş için işe 20 dakika erken geldiğin gelir. Tüm hayalleri bir kenara bırakıp işine gücüne dönersin. Hergün bu böyle olur.