bugün

ışidle savaşmak için sınırı geçmek isteyen kürtler

Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan tamda bu başlığa uygun bir köşe yazısında bulunmuştur.

Kobani'ye gitmek bir akraba müdafaasıdır, başlığı altındadır yazısı.

--Alıntı--
Kobani'ye gitmek bir akraba müdafaasıdır
AÇ da haritaya bir bak:
Kobani dediğin yer Fizan'da falan değildir.


Urfa var ya Urfa...
işte o Urfa'nın kazası Suruç'un bir mahallesidir Kobani.
Suruç'tan yüz adım atsan...
Bir de bakmışsın ki Kobani'desin.


-Suruç'un evleri ile Kobani'nin evleri sırt sırtadır.
-Suruç'tan bağırsan Kobani'den duyulur.
-Suruç ile Kobani akrabadır: Amca oğullarını, dayı kızlarını Berlin Duvarı gibi bir duvar bile değil, sadece bir tel örgü ayırır.
-Suruç'ta pişen yemek Kobani'de yenir.
-Kobani'de demlenen çay, Suruç'ta içilir.


Velhasıl Suruç ile Kobani arasında zerre kadar bir uzaklık yoktur.
Ne maddi olarak, ne manevi olarak...


Şimdi elini vicdanına koy da cevap ver:
Eli kanlı bir sapık çete, iki metre ötende akrabalarını öldürürken...
-Yerden taşı kaptığın gibi koşup gitmez misin yardıma?
-Sınır mınır dinlemeden atmaz mısın kendini oraya?
-"Gün namus günüdür" diye şöyle bir yekinmez misin?
-Sağına soluna bakmadan can havliyle atılmaz mısın akrabaların mahallesine?
-"Haksızlığa elinle müdahale etme" imkânını sonuna kadar zorlamaz mısın?
-Silahın yoksa bile tırnaklarını sokmaz mısın devreye?

"Nasıl olur da Kürt gençleri Kobani'ye savaşmaya gider" diye "bik bik" yapanlara hatırlatırım:
Kobani'ye savaşmaya gitmek...
Polisin, otoritenin, güvenliğin kalmadığı bir yerde...
Hiçbir tereddüt göstermeden ve hiçbir şeyi umursamadan...
Yan binadaki komşuya ya da karşı mahalledeki akrabaya yardıma koşma refleksi göstermekten başka bir şey değildir.

--Alıntı--