Erksan'ın hikayesini anlatmayı sevdiği kırsal kesime attığı yalın bir bakış.. Kırsalda yaşayan iki kardeş, Osman Ağa* ve Hasan*.. Osman Ağa kendi tarlasından çıkan suyu kardeşinin tüm muhalefetine rağmen köylülerle paylaşmak istemez. O sırada Bahar*la evlenen Hasan, abisinin köylülerden birisini vurmasını üstlenince ve hapise düşünce..
Necati cumalının eserine dayanan senaryo, erksan'ın bir diğer filmi yılanların öcünün fakir baykurtun eserine dayanması gibi, kırsal gerçeğini anlatan bir yazara dayanmaktadır. Köy ortamındaki mülkiyet rejimi sorunundan yola çıkan filmde, Osman Ağa eşitsizlikçi ve açgözlü, kardeşi Hasan ise eşitliliğe ve bilmeden sosyalist hissiyata inanan bireyler.. dualizm iki kardeş arasında kurulunca,insanın aklına ister istemez Habil ve Kabil durumu geliyor. 60'larda Türkiye'deki sol düşünce içinde bayağı popüler olan 'köye dayalı sosyalizm' düşüncesini ifade eden film, izmir'in Seferihisar / Urla taraflarında geçen bir zemine ve şiveye sahip.
Osman ağa'nın bahar'ı taciz ettiği ve sonunda emeline nail olduğu(tam hayvansı) ilişki sürecinde erol taş,türk sinemasının gelmiş geçmiş en abazan karakterini oynuyor. Henüz 17 yaşında olan Hülya Koçyiğit ise, hele ki cinsellik içeren sahnelerde, hiç zorlanmayan performansıyla filmi sürdürdü. Osman ağa'nın ineğin memesini emdiği ve bacağını okşadığı sahneyse, şimdiye dek görülmedik cinsten bir cinsel taciz.. Film boyunca süren gizil köy cinselliği, kırsal kesimin düşünülenin aksine, cinsellik açısından kentten bile coşkun olduğunu gösteren ipuçlarıyla dolu..
Finalde Osman ağa'nın cesedi su arkının içinde sürüklenirken, film hem suyun mülkiyeti hem de kadının duruşu açısından onun temsil ettiği zihniyetin yenilgisini ilan ediyor. hapishanedeki adamın hasan'a verdiği öğüt gibi; bütün illegalliğin altında mülkiyetin paylaşımı var.. "suyu osman ağa'nın elinden almak lazım"..